erenlerinyolunda

                               IçINDEKILER

 

             Editörden.............................................................................................. 2

                       

                       Imam Hüseyin (as) Kisaca Hayatı.................................................... 3

                       

                        Üç Halife Dönemi............................................................................. 4

 

                       Hz.Imam Ali Dönemi......................................................................... 5

k

                       Imam Hasan(as) Dönemi................................................................. 7

 

                       Kerbela Öncesi.................................................................................. 9

 

                       Müslim Akliy ve Çocukları................................................................. 9

 

                       Hür Bin Riyah´in Şehit Olusu............................................................ 12

 

                        Kerbela Şehitleri.......................................................................................... 14

 

                       Abdullah,Kasım,Ebubekir bin Imam Hasan´Şehit oluşları............. 16

 

                       Celal Abbas (as) Şehit Olusu........................................................... 19

                      

                       AliEkber (as) Şehit Olusu................................................................. 22

                     

                         Ali Asgar (as)……………………………………………………………..23

 

                         Imam Hüseyin (as) Şehit oluşu........................................................24

                        

                         Ehli-Beyit yarenleri kimsesiz............................................................28

 

                         Deyislerde Kerbela Pir Sultan ve Şah Ismail....................................30

 

                         Kerbela Şehitlerin isim listesi...........................................................33

 

                         Hızır (as) Kimdir………………………………………………………34-36

H                                                                                    

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ERENLERIN YOLUNDA DERGISI UMUT VERECEK

 

Değerli Canlar...!......

...............

 

Dergimiz bu sayısında Peygamber efendimizin Hakka yürüdükten sonra onun bizlere kutsal olarak bırakmış oldugu Ehli-Beyit´in başına gelen büyük belaları ele almıştır.Büyük Islam düşmanı olan Ebu Süfyan hem Peygamberimiz döneminde hemde ondan sonra Islamiyete büyük zararlar verdi.Kinleri o kadar büyüktü ki karısı olan Hindi Peygamberimizin amcası olan Hz Hamza´yı Şehit etdikten sonra karnını yararak ciğerlerini söküp çig çig yedi.Peygamberimize bir çok defa suikast düzenledirler,Imam Ali devamli buna engel oluyordu.Islam´ı ortadan kaldırmak için çok ugraştılar,ama akıllarına Şeytani bir fikir geldi.Müslüman olacak ve Islamiyete hakim olacaklardı,ve öylede yaptılar.Peygamberimiz hakka yürüdükten sonra Islam dini büyük bir belanın içinde kaldı.Her şey planladıklari gibi oldu.Saf ve kirletilmemiş Islamiyeti alıp,onu saltanat ve saray dini yaptılar.Önce Fatima Ana Şehit edildi.Imam Ali ibadet halinde iken Şehit edildi.Imam Hasan zehirletilerek Şehit edildi.Imam Hüseyin büyük bir katliyam sonucu Şehit edildi.Imamlar teker teker hepsi Şehit edildi.Ehli-Beyit soyuna büyük baskılar ve katliyamlar yapıldı.Bunlar tarih sayfalarında yerlerini aldılar.

Bizlere düşen de bu yapılan haksızlıkları siz sevgili okuyucularımıza aktarmaktır.Bu vesile ile bu sayimizi Kerbela Özel yaptık.Içinde yazılan tüm  yazıları kendi ceddimizden ögrenerek aldık.Ve siz degerli Ehli-Beyit dostlarina aktarıyoruz,Hedefimiz Anadolu Aleviliginin örf,adet,kültür,inancını hiç taviz vermeden,dostlarımıza aktarmaktır.

 

Dergimiz Halkımıza hayırlı olmasını temenli ederim

Saygı ve sevgiler sunuyor, sizleri muhabbetle selamlıyorum

Dergimizi Yazarken Almış Oldugumuz Kaynaklar

 

Erenlerimizden Fuzuli´nin Saadete Ermişlerin Bahçesi

Sayın Ali Sefa´nın Ehli-Beyit Kervanı adlı kitapları

                Sayın Metin Atam´ın Kerbela adlı eseri

                  Degerli Dedem Ali Abbas Altun

                 Deyişleri ile Pir Sultan Abdal ve Şah Ismail

                Degerli Dedemiz Devris Tur (dede) Hizir Kimdir

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


KERBELA ŞEHITLERI

 

DINMEYEN ACI KERBELA                     

                                                          Serdar ALTUN

 

 

Sevgili Canlar,

 

Kerbela biz Ehli-Beyit dostları için tam 1367 yıldır dinmeyen acı bir olaydır.Peygamberimizin sevgili torunları başta Imam Hüseyin olmak üzere diğer Ehli-Beyit evlatları acımasızca Şehit edildiler.Bizler bu olayı hiç unutmadık ve unutmayacağızda .

 

Imam Cafer Sadik (as) Şöyle diyor

 

Bizim için her yer Kerbela ve her gün Aşure dir

 

Kısaca Hz Hüseyin (as)nin Hayatı

 

 

Hz Hüseyin (as) Hicretin dörtüncü yılında yani 25.02 .625-26 yılında Mekke´de dünyaya gözlerini açtı.Anneleri Peygamber efendimizin biricik kızı Hz Fatma Ana,Babası ise Ebu Talip oglu Hz Ali (as) kardeşi ise Hz Hasan´dır.(Allahın selamı onların üzerine olsun)Peygamber Efendimiz ona o zamanların Arap yarımadasında bulunmayan bir isim olan Hüseyin adını verdi.Çocukluğu hep dedesinin yanında geçti ve Peygamber efendimiz ona ve diger tornu olan Hz Hasan´ a şöyle dedi

 

´´Sizler Cennet gençlerinin efendilerisiniz´´

 

Allah size yaşar iken Cennet ile müjdelemiştir,

 

Her kim Hasan ve Hüseyin´i severse beni sevmiş olur   

 

            Değerli dedem Ali Abbas Altun bana şöyle bir olay anlatmıştı.Hz Muhammed (S.a.a)

 

efendimiz bir gün çok sevdigi iki tornu Hasan ve Hüseyin´i kucagına alıp onlar ile sohbet ediyordu.O sırada bir tas su içiyordu ve içtiği tas Hasan ve Hüseyi´in yüzerine döküldü,bu dökülme esnasında Hasan yeşil ve Hüseyin´de kırmızı oldular.Peygamberimiz bu olay karşısında şaskınlıklar içinde kaldı.Allah dua ederek Ey Yüce  Rabbim neden torunlarım bu rengi aldılar diye.Cebrail (as) orda hazır nezir oldu,ve söyle dedi Ey Ahiri zaman Peygamberi sen Hakka yürüdükten sonra senin Ehli-Beyitin başına çok kötü olaylar gelecek Hasan zehirlenecek yep yeşil olacak Hüseyin ise Kerbela denilen bir yerde Şehit edilecektir ve kanı akıtılacaktır dedi.Peygamberimiz peki neden kimler bunu yapacak diye sordu?

Cebrail (as) senin getirmiş olduğun Hak dini Islam´ı ortandan kaldırmak ve yerlerine eski Cahalet dönemini getirmek isteyenler yani şimdiki Islam düşmanları dedi.

 

Sevgili Canlar Hz Muhammed Islam dininı yaymaya başladı zaman ona düşman olan ve onu Öldürmeye çalışan ,Ebu Süfyan Islam dininin enbüyük düşmanlarından biridir.Peygamberimizin Amcası olan Islam cesaret abidesi Hz Hamza (as) öldürüp ciğerlerini ciğ,ciğ yiyen bu zihniyetin insanlarıdır,kadın erkek fark etmeden Islam dinine zarar verdiler.Hz Muhammed Islam ordusu ile bu düşmanlara karşı bir çok savaş yapmıştır.Savaş ile bu işi ortadan kaldıramayacagını anlayan Ebu Süfyan sahte olarak Islam dinini kabul eder ve sözde Müslüman olur.Ebu Süfyan oğlu Muaviye ile birlikde kirli işler peşinde çalışıyorlardı.Hz Muhammed gittigi her yerde kendisinden sonra Imam,Halife olarak Hz Ali´yi seçmişti.Gahir HUm denilen yerde hutbe okuyarak

 

Ey Iman edenler size iki kutsal emenat bırakıyorum bunlara sarıldıkça doğru yoldan şaşmayacaksınız Birisi Hak kitap Kuran-i Kerim diğeri ıse Ehli-Beyitim-dir

 

Ey Iman edenler benim Ehli-Beyitim Nuh´un gemisine benzer gemiye binenler kurtulur,binmeyenlerde helak olur

 

Ey Iman edenler ben ilmin şehiriyim Ali ise ilmin kapısıdır.

 

Ey Iman edenler her kim Ali´yi severse beni sevmiş olur

 

 Ömer,Ebu Bekir Hz Ali´yi tebrik etmişlerdi.Fakat Yüce Islam Peygamberi Hz Muhammed Mustafa Hakka yürüdükten sonra Islam dünyası büyük belalar ile karşı karşıya kalmıştı.Ilk olarak verilen binlerce Hadislere uyulmamış,Imam Ali Peygamberimizin cenaze işleri ile ilgilenirken kendi aralarında Ebu Bekir´i Halife olarak seçmişlerdi.Bu haber Hz Ali´ye geldiginde kendisi çok derin bir şekilde üzülmüştü.Halk Hz Ali´ye neden bu yanlışa karşı çıkmıyorsun biz şahidizki Peygamber efendimiz kendi yerine seni laik gördü,ve seni seçti,bunlara karşı savaşalım dediler.Hz Ali hayır bu yanlışa karşı savaşmak yanlış olur  halk Hz Ali´nin cesaretini  ve korkusuz oldugunu çok iyi biliyordu fakat neden savaşınmadıgını bilmek istiyorlardı.Imam Ali biz onlara karşı savaşırsak eğer Islam ikiıe ayrılacak kardeş kanı akıtılacak diye bu savaşa gerek duymadıgını söyledi.

 

Ebu Bekir halife olmuş ve yanınada Ömer,Osman ve büyük Islam düşmanı olan Ebu Süfyan oglu Muaviye´yi almıştı.Ilk iş olarak Hz Muhammed´in kızı Hz Fatma´ya bırakmış oldugu Fedek arazisini almak için Imam Ali´nin evine baskın yapıp kapı arkasında bulunan Hz Fatma anamızın hamile iken duvar ile kapı arasına sıkıştırıp ve kapının yakılması ile ölmesine sebeb oldular.Hz Fatma daha çok genç olmasına rahmen babasının ölümünden yaklaşık 70 gün sonra Hakka yürüdü.Çok hazin bir şekilde sunuçlanan bu olay tarih boyunca unutulmayacaktır.Hz Fatma kocası Imam Ali´ye vasiyetini şöyle buyurdu

 

´´´ Beni geceliyin toprağa Defnedin,Babamın düşmanları,bizim düşmanlarımız mezarımın nerde olduğunu bilmesin ´´

 

Evet sevgili canlar bir kadın ki kendisine doğmadan Ayet inen( Kevser süresi ) bir kadın ki Son Peygamber Hz Muhammed Mustafa´nın biricik kızı,bir kadın ki Imam Ali´nin değerli eşi bir kadın ki Imam Hasan, Imam Hüseyin´in anneleri böyle bir  zülüm çekiyor.Hz Fatma anamızın çile dolu bir hayatı vardır.Bunu bilmemiz ögrenmemiz ve çocuklarımıza ögretmemiz gerekiyor. Iste Islam böyle büyük bir belanın içine düştü.Bu zihniyet tertemiz Islamı alıp manevi kimliğinden çıkarıp,tahrip edip saray dini ve saltanat haline dönüştürdüler.

 

Ebu Bekir halifeligı döneminde bir çok yanlış işin içine girdi.Bunlardan en büyügü ise Muaviye ile iş birligi yaptı,onu degişik devlet işlerinden sorumlu ve yetkili biri yaptı.

 

Ikinci Halife Ömer döneminde ise yanlışlıklar bir birini izledi.Ilk olarak Islamı yayma olarak diğer Inançlara ve diger devletlere karşı savaş açtı.Imam Ali bu yanlışlıkları her defasında kendisine hatırlatıyor ve kendisine şöyle diyordu  

 

´´Ey Ömer Hz Peygamber zamanında hiç böyle ganimet için savaş yapılmadı çok hata yapıyorsun ´´

 

Halife Ömer bu söylenenlere hiç aldırış yapmadan Iran hükümetin üzerine yürüdü yapılan savaşda başta Iran devlet başkanı ve ailesini esir alarak Mekke´ye getirdi.Mekke pazarında bunları köle olarak satmak istedi.Imam Ali bunlara karşı geldi ve Ey Ömer bırak bunları istedikleri yere gitsinler dedi.Ömer Imam Ali´nin sert bakışlarından korkarak onları,özgür bıraktı.Iran Kralın  kızı Imam Hüseyin´in yanına gitti ve benim yerım burası dedi .Imam Hüseyin ile Şehriban Ana işte o zaman evlendiler.Şehriban Ana Kerbela faciyasında Imam Hüseyin ile birlikteydi.

 

Halife Ömer Şam Valiligine Muaviye bin Ebu Süfyanı seçti.Artık  Şam Muaviye´den soruldu.Düzenli bir orduya sahip olan Şam Muaviye´nin göreve gelmesi ile birlikte askeri alanda hız ile büyüdü.Halife Ömer ölmeden önce kendi yerine geçmesi için Osman´ı geçti bununla birlikde Osman´in Halifeligi resmen başladı.

 

Halife Osman ilk olarak Islam düşmanı sahte Müslüman Muaviye bin Ebu Süfyan´ı Suriye surumlusu ilan etti ,artık bütün Suriye devleti ondan sorulu oldu.Askeri alanda kendini büyülten Muaviye çok tehlikeli bir konuma gelmiş idi.Halife Osmandan sonra Halife olmak için elinden gelen kurnazlıgı yapıyordu.Aklına çok kötü  bir plan gelmişti,Halife Osman´ı öldürecek ve ölümünden ise Imam Ali´yi sorumlu tutacak ve halk arasında böyle bir dedikodu yayacaktı.Düşündüğü planı açıkca yaptı Halife Osman namaz kılarken öldürüldü,Kurnaz Muaviye bu ölümden Imam Ali´yi sorumlu tutarak Imam Ali´in cezalandırılmasını istedi.Islam dünyası belli bir süre çok ciddi olumsuzluklar ve karışıklıklar içinde kaldı.Halk Imam Ali´nin Halife olması için kendisine teklifde bulundular,Imam Ali ben Resullahın ilk ve tek Halifesiyim diyerek bunu geri çevirdi.Islam dünyasının karışıklık içinde oldugunu gören ve buna cözüm arayan Imam Ali Halife olmayı kabul etti ama tek bir şartı vardı,

 

´´Ey Müslümanlar sizden tek bir şartım vardır,şartım şudur ki Hz Muhammed´in zamanına geri dönecegiz devlet politikası eskisi gibi olacak diye´´24. haziran 656 günü Medine’de peygamber mescidinde kendisine bağlılık yemininde (biat) bulunulur. Bu tören için minbere ilk çıkan halife Ali olur. Medine’den ayrılır ve bir daha da dönmez.

 

Işte açıkca görülüyorki Imam Ali üç Halifenin dönemini kasederek bunlar yanlış yaptılar Peygamberimizin getirmiş oldugu adaleti istiyoruz öz ve temiz saf Islam´ı istiyoruz .

Imam Ali´in yakın dostlarından olan Salman Fars Imam Ali´in çok adeletli oldugunu şöyle anlatıyor.

 

Bir gün arkadaşlar ile birlikte Imam Ali´yi ziyaret etmek istedik eve gittik orda yoktu,devlet konağına gitik orda çalışıyordu bizi içeri aldı daha konuşmaya başlamadan önce Imam Ali yanan mumu söndürdü ve yerine başka bir mum yaktı.Ben de kendisine neden bir mumu söndürüp diğer bir mumu yaktıgını sordum.Imam Ali şöyle dedi´´ Ey Salman Fars siz gelmeden önce devlet işleri ile ugraşıyordum,siz geldikten sonra kendi işimle yani sizinle sohbet ediyorum.Birinci mum devletin mumu diğerı ise benim kendi mumum siz gittikden sonra yine diğer mumu yakacağım dedi.´´

 

 

 

 

 

 

Işte Imam Ali´nin nasıl adaletli biri olduguna küçük örnek verdik.Imam Ali Halifeligi boyunca fakir ve yoksulun yardımcısı olur,fakat Imam Ali´nin Halife sırasında bir çok iç karışıklıklar ile mücadele etmek zorunda kalır .Bunlardan ilk kendisine biat etmeyen Ayşe ile olur.Ayşe Imam Ali´in Halifeligi kabul etmeyerek Irak Basra şehrine geçer,yanınada Zübeyr ve Talha yı alır.Imam Ali bunların üzerine yürüyerek Basra´da Cemel Olayi ile adlandırılan bu savaşı kazanır tarih 4 Ekim 656 Zübeyr ve  Talha öldürülür.Ayşe ise Peygamberin eşi dir diye dokunulmaz,ve Ayşe´yı gözetim altında tutabilmek için Medine´ye gönderir.Imam Ali bu savaşı kazandıktan sonra Küfe şehrine gitmek için yola çıkar.Askeri alanda kendini üç halife zamanında büyülten Muaviyenin kurmuş oldugu saltanata son  vermek için Haziran-Temmuz-Agustos 657 yılında yaklaşık üç ay süren Siffin savaşına başlar Imam Ali savaşı tam yenmek yüzereyken.Muaviye´in komutanlarından biri olan Amr.b As aklına sinsi bir plan gelir Kuran Kerim Ayetlerini mızraklarının önüne katarak Imam Ali ile savaş kaldıgı yerden devam edilmek istenir ,Muaviye bu kurnazlık ile kendi ordusunun yenilgiye ugratılmasından kurtulur .Imam Ali savaşmaz çünkü Kuran´a karşı savaşıyor dedikodularını önlemek için olay Hakem gidilir Imam Ali hiçde istemese dahi kendisine Hakim olarak Musa el-Eşari seçer Arm Musa´yı kandırarak kendisine Muaviye tarafından valilik verileceğini söyler.Bu kuranaz düzeni hepsini Arm yapar Musa ise ona kanarak Imam Ali´in yenildigini ve görevi bırakması gerektigini söyler.Imam Ali´in Hakemi kabul etmesini istemeyen bir grup Imam Ali´den ayrılarak kendilerine Hariciler adını verirler

Islam bu tarihden sonra artık Üçe bölünmüştü.Birinci bölüm Imam Ali´in Halifeligini ve yüce Ehli-Beyit kabul eden Aleviler diger grup ise Muaviye yanlısı Sünni grup olarak Ücüncü grup ise bu iki ismi kabul etmeyen Hariciler dir Fakat bunlar belli tarihden sonra kendilerine degişik bir oluşum seçerek diger mezheplere girerek kaybolurlar.

 

Imam Ali ilk Müslüman Kuran´´da adı geçen Ehli-Beyit büyügü olan biri,Peygamberimizin onun için söyledigi binlerce Hadis varken insan oglunun düşmüş oldukları yanlışlık sonucu Islam dünyası büyük bir belanın içinde kaldı .Imam Ali savaştan sonra tamaniyle Küfe ye yerlesmişti.Muaviye Imam Ali´in öldürülmesi için büyük bir kurnazlık düşünmüştü.Haricilerden biri olan Abdulrahman İbnü’l Mülcem al-Sarimi kandırarak eger Imam Ali´yi öldürürsen sana Küfe valiligi verecegim diye kandırdı.Imam Ali Abdulrahman İbnü’l Mülcem al-Sarimi tarafından 27.ocak 661 tarihinde ibadet halinde iken arkasından vurulan zehirli bıçak darbesi sonrası iki gün sonra Hakka yürüdü.Imam Ali´in hayatını anlatmak mümkün degildir Bu büyük Kutsal insanı bilmemiz ögrenmemiz çocuklarımıza anlatmamız gerekiyor.

 

 

 

 

 


Muhammed Ali´in aldım eline                                 

Hak deyip tuttugum elden ayrılmam

On iki Imam´in tuttum yolunu

Hak deyip tuttugum yoldan ayrılmam

 

Mürşidin nefesi Hak nefesidir

Mürşid sözün tutmayanlar asidir

Mürşidin rizasi Hak rızasıdır

Hak deyüp tuttugum yoldan ayrılmam

 

Mürşidin gittigin veli yoludur

Gitme dedigine gitmemelidir.

Zahir,batin da Muhammed Ali´dir

Hak deyüp tuttugum yoldan ayrılmam

 

Hak erenler bir araya derilse

Cümle aşıklara nasib verilse

Aşikare Hak göziyle görülse

Hak deyüp tuttugum yoldan ayrilmam

 

Şah Hatayi´m Hak bil tuttugun eli

Zahirde batında Hak gördü seni

Gerçek erenlerden aldım haberi

Hak deyüp tuttugum yoldan ayrılmam

 

 


 

 


Ulu Hızır

Subat ayı deyince selamın aldık
Yine Hakk yolunda ummana daldık
Üçgün niyet ettik hayrınla doyduk
Yolun gözler tüm Erenler duy Ulu Hızır...

Dilekler tutarak sana yöneldik
Hakk’tan tüm canlara huzur diledik
Bu bozuk düzende Barış istedik
Umudusun Erenlerin duy Ulu Hızır...

Susuz kaldık gecede bir dost aradık
Gönülce bir olduk hep seni andık
Enel-Hak diyerek sırrına vardık
Hayrın diler Ozan Ali duy Ulu Hızır...
 

Derviş Tur Dede


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Imam Hasan Dönemi

 

        

 

 

 

Imam Hasan babasının Hakka yürümesinden sonra onun vermiş oldugu vasiyeti yerine getirmek için elinden geleni yaptı.Küfe mescidinden toplanan halk kendisini babasından sonra halife seçti ve biat ettiler yaklaşık bir yıl boyunca halkın işleri ile ugraştı onlara yardım etti babasının adaletinden ise zerre kadar taviz vermedi o büyük bir insan idi korkusuz cesaretli bir insan olarak ünü her tarafta yayılmıştı.Imam Hasan´ın insanı degerdede babasının hatırası ceddi.Peygamber efendimizinde aynasıydı.Muaviye kurnazlıklar peşini hiç bırakmadı Imam Ali öldürüldügü zaman haber Şam´a varınca ordaki halk Imam Ali´yi kötü bir insan olarak tanıyordu tabiki bunun sebebi Muaviye´dir halk onun mescidde ne işi var neden namaz kılıyor diye sitemde bulunmuşlardı,Muaviyenin emri ile Şam ve Suriye´de bulunan bütün camilerde Cuma hutbelerinde Imam Ali kötü tanıtılıyor ve lanet okutuluyordu.Bu haberi duyan Imam Hasan Muaviye´ye mektup göndererek savaşmak istiyorsan bekle yakındır seninle savaşacağız der Muaviye gittikçe topraklarını büyülterek tüm arap ve afrika yarımadasını eline geçirir.Büyük bir ordu ile Küfe´ye dogru yola çıktıgı haberleri Küfe halkına çok erken ulaşır halkı can korkusu karşılıgı kalpleri Imam Hasan ile olsa dahi Muaviye ordusunu tercih eder.Düzenli ve eli silah dolu bu orduya karşı çıkmak ve savaşmak gerçektende imkansızdı,çok az sayıda Alevinin Imam Hasanın yanında olduğu bir gerçektir.Buna karşı Imam Hasan Muaviye ile Barış anlaşması yapar bu anlaşmanın tam beş şartı vardır bu şartlara göre

 

1 Halifelik bu tarihden sonra Muaviye´ye geçecekti.

 

2 Muaviye öldükten sonra Halifelik tekrar Imam Hasan´a geçecekti.

 

3 Camilerde Imam Ali´için okutulan küfürler kaldırılacak yerine gerçekler söylenecekti.

 

4 Alevilerden exra vergi alınmayacak ve esit paylaşım yapılacaktı.

 

5 Devlet işlerinde eşit haklar saglanacaktı.Aleviler korunacaktı.

 

Bu anlaşmadan sonra Halifelik resmen Muaviyenin eline gecmişti,Muaviye Şam´a geri döndükten sonra anlaşmaya şartlarını uygulamamaya başladı.Muaviye her zaman kendisine rakip ve tehlike olarak Ehli-Beyit´i görüyordu.Muaviye Imam Hasan´ı öldürme planları işine girmişti.Imam Hasan geçen onyıl içinde artık evinde bile can güvenligi yoktu.Muaviyenin kurnaz planına kanan Imamın eşi Cude kendisine saraylar verilecegini ve Muaviyenin oglu Yezit ile evlenecegine inanıp Imam Hasan´ı zehirlemeye çalıştı.Bazı kaynaklar bu zehirleme olayının 5-6 kez peş peşe oldugunu söylüyor.Imam Hasan karışı tarafından 670 yılında şehit ediliyor.ve şuan yüce narşı mezarı Medine´de Baki mezarlıgındadır.Arap devleti mezarlıga hiç önem vermemiştir üzerinde belli bir taş bile bulunmayan bu mezarlıgı ziyaret etmek yasak ve uzagından bile geçirilmesine izin verilmiyor.Nasıl bir Müslümanlıksa bu Peygamberimizin öz tornunun türbesi bile yapılmıyor ve ziyaret edilmesi bile yasak koyuluyor işte böyle büyük bir belaya düştü Islam Peygamberimizden sonra.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Imam Hüseyin ve Kerbela

 

Hz Hasan´ın zehirlenerek öldürülmesi Imam Hüseyin´i çok derinden üzmüştü.Karısı tarafından öldürülmüş olması bu acıyı belkide ikiye katlıyordu.Muaviye kurnazlıkla sınır tanımayan bir üçkagıtçı idi.Cude Imam Hasan´ı zehirletdikden sonra Muaviye ona vermiş oldugu vadetlerde hiç birini yerine getirmedi ve onuda öldürterek kocasına ihanet eden banada eder diye sitemde bulundu.Cude yapmış oldugu büyük hayatı canı ile ödedi.

 

Muaviye yapmış oldukları tüm kötülük ile Islam dünyasını kendi egemenligine katıp saf ve temiz olan manevi Müslümanlıgı kendi saltanat ve saray anlaşı içine koyarak Islamı yönetti.Imam Hasan´ın ölümünden kısa bir zaman içinde Muaviye bin Ebu Süfyan da öldü.Ölmeden önce kendi yerine oğlu Yezit´i tayin etti fakat halk oğlu Yezit´i Halife olarak görmek istemiyordu,Muaviye oglunun yerine geçmesi için bir çok yere gitti,Mekke,Medine gibi büyük şehirleri gezerek burdaki Valilere para ve mal vererek bu işi baglamıştı.Imam Hasan ile yapmış oldugu anlaşmanın bir geregi olan Muaviye öldükten sonra Halifelik Ehli-Beyit´e geçecekti,fakat diger maddelerde uygulamdıgı gibi bu maddeyide uygulamadı.Muaviye´nin ölüm haberi geldiginde kendi üslübünü bozmayan Yezit cenaze işlerine bile katılmadı.Yezit gibi bir insan nasıl olurda Islam Halifesi olur,Yezit içki içen ava çıkan hayvanlar ile oynayan ve kadın düşkünü biri idi.Imam Hüseyin Mekke´ye yerleşmişti,burda bulunan Aleviler ile ilgileniyordu.onların sorunlarını çözüp dedesi Hz Peygamberin Hadislerini halka anlatıyordu. Kufe halkı, Muaviye’nin ölümünü ve İmam Hüseyin (a.s)’ın Yezid’e biat etmekten kaçındığını öğrendiklerinde pek çok mektuplar yazıp imzalayarak İmam Hüseyin’i Kufe’ye davet ettiler.

Onlar mektuplarında İmam’a şöyle yazdılar: “Biz senin yolunu bekliyoruz, kimseye biat etmemişiz, senin yolunda can vermeye hazırız, senin için onların Cuma ve cemaat namazlarına katılmıyoruz.”

İmam Hüseyin , Kufe halkının isteklerine olumlu cevap vererek, Ramazan ayının yarısında, Muslim bin Akily’i Kufe’ye gönderdi. Muslim’i Kufeye gönderdiğinde ona şöyle buyurdu: “Kufe halkının yanına git, eğer yazdıkları doğru olursa, sana kavuşmamız için bize haber gönder.”

Muslim, Şevval ayının beşinci günü Kufe’ye vardı. Onun Kufe’ye gelme haberi, şehirde yayılınca on iki bin kişi, diğer bir görüşe göre ise on sekiz bin kişi onun vasıtasıyla İmam Hüseyin (a.s)’a biat ettiler. O bu durumu İmam Hüseyin’e bildirerek İmam’ın Kufe’ye gelmesini istedi.

Kufe’de yaşanan olayların haberi Yezid’e ulaşınca, Yezid ilk etapta Kufe’nin hakimi olan Numan bin Beşiri azledip Ubeydullah Bin Ziyad’ı onun yerine atadı ve Muslim bin Akily’i yakalatıp öldürülmesini emretti. Diğer taraftan da, İmam Hüseyin (a.s)’ı, Mekke’de gafil avlayıp öldürmek için kendi adamlarını seferber etti.

İmam Hüseyin (a.s) bu komplodan haberdar olunca, Allah'ın evi Kabe'nin kutsiyet ve hürmetini korumak için, haç amellerini aceleyle bitirip, Mekke’den ayrılarak Irak’a doğru hareket etti.

 

Ubeydullah, Muslim bin Akıly’ı ve ona sığınak veren Hani bin Urve’yi Kufe’de yakaladı.Onu öldüreceğini söyledi Muslim eger ben bu yüce yolda öleceksem bilinki ben şehit olacağım.Canım feda olsun Imam Hüseyin bin Ali´ye Ubeydullah Muslim´e dönerek kendisine vasiyetin varmı diye sordu.Müslim üç tane vasiyeti oldugunu bunlardan birisinin atıma satın ve benim filan yerde borcum var onu verin ikinci vasiyetim ise beni öldürdükten sonra topraga defin edin.Üçüncü vasiyetim ise Imam Hüseyin´e bir mektup yazın canımı onun ugruna seve seve verdigimi ve sakın bu tarafa gelmemesini istedigimi yazın dedi.Muslim neden Küfe halkı bu kadar dönek neden Imami davet etip yanlız bıraktıklarını haykırarak söyledi .Lanet olsun size ey küfe halkı diye sitemlerde bulundu.Ubeydullah eger Yezit bin Muaviye´ye biat edersen seni öldürmeyecegiz demesine rağmen

 bunu aklının ucundan bile geçirmedigini ve Lanet olsun Yezit´e ve babasına diye haykırdı.Müslim´in elinden tutarak dışarı çıkarıldı.Muslim Mekke´ye dönerek Salavat getirdikten sonra namerd bir Ubeydullahın askeri tarafından.

 

 

Müslim bin Akily Şehit oluşunu gösteren Resim

 

 feci bir şekilde şehit etti.Muslim bin Akily´in çok feci bir şekilde şehit edilmesinden sonra kendisi ile birlikde olan ve kendisine çok yardım eden Hani bin Urve´nin cesetlerinin başkalarına ibret olsun diye astırıp,başlarını ise Şam´a gönderdi.Bununla birlikde nasıl yakalanıp ve nasıl öldürüldüklerini yazan bir mektup gönderdi.Yezit bu haberi alınca çok sevindi.Cesetlerin kafalarını Şam´ın kapılarına astı.Yezit bu iş karşılıgı Ubeydullah´a mektup yazarak afverin sana çok iyi bir iş yaptın benim isteklerimi yerine getirdigin için sana büyük devlet makamlarında görevler verecegim dedi.Imam Hüseyin´in Hicaz´dan çıkıp Irak topraklarına girdigini duydugunu ve bu dogru ise diğer ordular ile beraber hareket edip bütün yolları tutmalarını ve onun orda çölde kalması gerektigini söyledi ve bu işi kendisine verdigini yazmıştı mektubunda.Mektupu alan Ubeydullah çok sevinmiş ve hemen bölgeye asker göndermek için hazırlıklara başladı.Bu sırada Küfe halkından bazıları Müslim´in çocukları ile birlikte geldigini yanında iki çocuk oldugunu söyledi.Ubeydullah bir emir vererek çocukların yakalanmasını emretti.çocuklar babalarının ölüm haberlerini duyunca çok üzündüler ve hep bir agızdan feryat etmeye başladılar.Bir müddet sonra ordan geçen bir kadının etegine sarılarak ağlamaya devam ettiler.Kadın onların Muslim´in çocukları olduklarını hemen anladı,ve onlara dönerek bende bir Ehli-Beyit dostuyum benden korkmayın sizin burdan gitmeniz gerekiyor dedi.Kadın oğlunu yanına çagırarak ey ogul bunları Mekke´ye giden kafileye yetiştirki onlar ile birlikte Mekke´ye gitsinler ordan akrabalarının yanına giderler dedi. Oğlu Esad onları yanına alarak yola koyuldu .Kervan çoktan yola çıkmıştı. Fakat ayak izleri haylen vardı.Esad ben sahaba kadar burada kalırsam eger süphe içinde kalırım diye çocukları orda bıraktı.Cocuklar tam anlamı ile garip kalmışlardı.Belli bir süre kervanın peşinden gittikten sonra kervanın izini kaybettiler kara kara düşünmeye başladıkları anda Ubeydullah´ın bekçileri çocukları yakalayarak esir aldılar.Ubeydullah Yezit´e mektub yazarak Muslim´in yeni yetişmiş çocuklarını yakaladıgını ve büyügünün 8 küçügününde 7 yaşlarda oldugu yazdı,ve zindana attırdı.Zindancı yaşlı adam çok iyi bir insandı çocukların öldürülmesini istemiyordu ve bir gece çocukları dışarı çıkarıp elinde bulunan pusulalı yüzügü onlara verdi. çocuklari ise kardeşinin evine göndermek üzere serbest bıraktı.çocuklar geceleyin yollarını şaşırdılar,sabaha kadar dönüp dönüp aynı yere geldiklerini anlayınca ağlamaya başladılar.Zindancı ise Ubeydullah tarafından kırpaçlanarak ve susuz bırakılarak öldürüldü.Çocukların ağlamasını duyan yaşlı bir kadın onların yanına gitti ve hemen onların aranan cocuklar oldugu anladı ve çocukları hemen acele bir şekilde gelinin evine götürdü.Ailece Ehli-Beyit dostları olan bu aile çocuklara büyük ilgi ve sevgi gösterdi.Ubeydullah ise çocukların yakalayana büyük para verecegini duyurmuştu.Ev ev gezen sadece alacakları bir kaç kurus para için onların peşine düşen Haris çocukların kaldıgı eve geldi ve evde çocuk olup olmadıgını ve çocuk görüp görmediklerini sordu.Gelin ise evde çocuk olmadıgını ve neden çocuk aradıgını sorunca çok büyük para ödülü var onları Ubeydullah´a verecegim ganimet alacagım dedi .Haris gece oldugu için o gece o evde kaldı .Çocuklardan büyügü olan Mehmed küçük kardeşini uyandırarak bir rüya gördügünü anlatır.Rüyamda Peygamber efendimiz Imam Ali.Imam Hasan ye Babamızı gördüm Peygamber efendimiz babama neden çocuklarını tek ve yanlız bıraktın diye sordu.Babamda onlarda en kısa zamanda bize katılacaklar dedi Küçük kardeşi Ibrahim aynı rüyayı gördügünü söyleyip aglamaya başladılar.Aglama esnasında aglama sesini duyan Haris çocukları yakalayarak dışarı çıkardı. Ve onları öldürecegini söyledi.Haris onları öldürmekte kararlı idi kölesine dönerek sana emrediyorum bunların ikisinide öldür,köle bunun imkansız oldugunu söyledi Harisin karısı ve çocugu bu işten faz geçmesi gerektigini söylediler aralarında çıkan tartşma sonucu kadın,çocuk,ve köle yaralandılar.Haris ilk önce büyük Mehmed´i tuttu çocuklar bırak bari firat suyundan abdest alıp son bir kez namaz kılalım dediler Haris bunu kabul etmedi.Mehmed´i  ardındada küçük kardeşi Ibrahim´in başlarını vucüdlarından ayırarak Fırat kıyılarına attı.Başları eline alarak Ubeydullah´ın yanına gitti içte getirdim bunlar Muslim´in çocuklarının kafaları dedi.Ubeydullah neden onları öldürdün dedi Haris eger yakalıp buraya getirseydim Küfe halkı ganimeti kendileri almaları için benden zor ile alırlardı dedi.Ubeydullah askerlerine götürün bu adamı çocukların yanında öldürün dedi.Kerbela faciyası şimdiden başlamış oldu ve Ehli-Beyit evlatları birer birer acımasızca öldürülüyor,Küfe haklı ise can korkusundan sessiz kalıyordu.

 

Ubeydullah Imam Hüseyin ve yarenlerinin Küfe´ye taraf geldigini duyunca eğer Imam Küfe´ye gelirse çok tehlikeli olur halk onun yanına gider ve ona Biat eder diye korkuyordu.Bunun için hemen harekete geçerek büyük komutanlarından biri olan Hür Bin Yezit-i Riyahi´e emir vererek onu ve askerlerini Kadisiyye bölgesine gönderdi.Hür bin Yezit Seraf denilen yerde Imam Hüseyin ile karşılaştı aralarında belli konuşmalar geçti.Hür Imam Hüseyin´in Yezit bin Muaviye´ye biat edersen sana ve yarenlerinin başına hiç bir şey gelmeyecegini söyledi.Imam Hüseyin buna karşılık olarak sen nediyorsun ben Peygamberin tornu Imam Ali Murtezanın ve cennet kadınlarının efendisi olan Fatma Zöhrenin ogluyum bu yol kutsaldır.Yezit ise içki içine hayvanlar ile oynayan av peşinde koşan kadın düşkünü biridir.canım pahasına ona biat etmeyecegim dedi.ve elindeki mektupları Hür bin Yezit´e göstererek bak işte su mektublara Küfe halkı beni kendileri buraya davet etti,sonra yollarına devam etti.

Muarrem ayının ikinci günü Hür bin Yezit´e bir mektup geldi mektupu gönderen Ibni Ziyad söyle diyordu.Bu mektubu alır almaz sana emrim şudurki Imam Hüseyin ve yakınlarını çöle dogru sür ve yakınlarında su olmasın,onları baskı altına al yazıyordu.Emir geregi bunu hemem uygulamaya başlayan Hür bin Yezit Imam Hüseyin ve yarenlerini Kerbela denilen bir çöle dogru yönlendirdi. Ertesi gün Ubeydullah bin Ziyad’ın elçisi olan Ömer Bin Sa’d da dört bin savaşçıyla Kerbela’ya geldi.Imam Hüseyin için artık sadece iki tane seçenek kalıyordu,ya Yezit lanetine biat edecek yada Kerbela topraklarında şehit düşecekti.Belkide aklı Küfe´den gelecek insanlar olabilir diye düşünüyordu.Fakat Ömer bin sa´d Kerbela topraklarının etrafını çok iyi bir şekilde sarmış,Küfe´de ise halka gözdagı vererek olası bir karışıklıgı önlemişti.Imam Hüseyin ve yarenleri Kerbela çölünde aç,susuz bırakılınıyordu.Imam Hüseyin eger Islam dini Yezit bin Muaviye´nin eline kalırsa arkanıza bakmadan bu dinden kaçın demişti.Namaz kılan düşman askerlerini gören Imam sizin kıldıgınız namaz nasıl kabul olunurki siz Peygamberin Ehli-Beyitini öldürmek istersiniz diye sitemde bulundu.Hür bin Yezit askerleri ile konuşmaya başladı ve derin bir düşünce içine girdi.Ibni Sa´d ne düşünüyorsun dedi Hür kıyamet günü Resullaha ne cevap verecegiz,cennet ve cehennem arasında kararsız kalmışım. Ben şahidlik ederimki Peygamber efendimiz söyle dedi Ey Imam edenler her kim Hüseyin bin Ali´yi severse beni sevmiş olur,ve Hasan ve Hüseyin cennet geçnlerinin efendileridir diye Hadisde bulundu nasıl olurda burda onlara karşı geliriz.Ibni Sa´d emir büyük yerden geldi bu çölde büyük bir kıyam olacak kanlar akıtılacak ve başlar kesilecektir dedi.Hür Bin Yezit Riyahi ben Imam Hüseyin ve yarenlerinin yanına gidiyor ondan af diliyecegim ve gerekirse onun için şehit düşecegim diyip

 

 

Hür bin Yezit Riyahi Imam Hüseyin´den af diliyor

Dünyada Hür Ahirette Hür Kerbala Şehiti Hür

 Imam Hüseyin´in çadırlarının yanına dogru yürüdü bir elinde Kuran ve diger elinde ise kılıç vardı,Imam Hüseyin´in yanına gelince ya Hüseyin sana geldim tövbe ettim ya bu elimdeki Kuran ile beni bagışla yada bu diger elimdeki kılıç ile beni öldür diye Imam Hüseyin bizim kapımız özür ehline devamlı açıktır diyip Hür bin Yezit´i kabul etti Hür bin Yezit Imam Hüseyin´den izin istiyerek savaşmak istedigini söyledi,Imam ya Hür daha yeni geldin biraz yanımızda durda kokumuzu al.Hür izin aldıktan sonra savaş meydanına geldi.Ibni sa´d onun cesur ve kahraman bir savaşçı oldugunu bildigi için korkuyordu.Hemen adamlarından biri olan Sarfan´i çagırdı ve Sarfan en iyi savaşcısından biri idi,git ona deki sana istedigin kadar para ve mal verecegiz Yezit sana devlet görevlisi yapacak de eğer kabul etmese onu öldür gel dedi.Sarfan verilen emirleri Hür´e söyledi Hür kabul etmedi ben buraya mal murk için değil ölmek ve şehit olmak için geldim dedi.Sarfani büyük bir kılıç darbesi ile öldürdü.Sarfanın diger üç kardeşi intikam almak için meydane geldiler büyük kahraman Hür üçünüde birden öldürdükten sonra Imam Hüseyin´in yanına geldi.ve Imam kendisine söyle dedi ey Hür Kahraman ve cesur birisin Hür dinlendikten sonra tekrar,meydana çıktı.Ibni Sa´d büyük bir asker gönderdi,Hür´ü çevresinin sarılmasını istedi diğer askerlerede Hür´ün atının öldürülmesi emrini verdi.Hür Imam Hüseyin´e dönerek Ceddinizin hizmetini görmeye gidiyorum bir gönderecek haberiniz varmı dedi..Imam bizde yakında oraya gelecegiz dedi ve gözyaşlarını dökmeye başladı Ibni Sa´din kurmuş olduğu tuzak başarı ile sonuçlandı.Hür büyük ve agır darbeler sonucu kendisini Imam Hüseyin´in çadırına zor attı,Imam Hüseyin Hür´ün kirlenmiş yüzünü sildi.onu öptükden sonra Hür bin Yezit Riyahi şehitler kervanına katıldı.Imam Hüseyin dünyada ve ahirette hür olarak yaşacaksın dedi.Hür´ün kardeşi abisinin şehit oldugu haberini duyunca oda savaş meydanına katıldı.ve büyük bir cesaret örnegi göstererek kahramanca savaşıp şehitler mertebesine kavuştu.Hür´ün Ali isimli oglu su almak bahanesi ile askerler arasında çıkıp İmam Hüseyin´ e katıldı. Ona künyesini okudukdan sonra savaş meydanında savaştıktan sonra babası gibi Ali bin Hür´de şehit oldu.

Imam Hüseyin düşman askerlerine dönerek şöyle seslendi.Ey Islamım ve iman sahibiyim davasında bulunanlar,ben Hz Peygamber Muhammed Mustafanın tornu ve Zülfikarın sahibi Imam Ali Mürtezanın oğluyum,Askerlerinizin çoklugundan hiç ama hiç korkum yoktur.Canım pahasına sizinle savaşacağım.Askerler arasında bulunan Bedbaht Sam Imam Hüseyin´e hakaretlerde bulunmaya başladı,ve durmadı Imam Hüseyin yanında bulunan Züheyr onu bir kılıç darbesi ile öldürdü.Züheyr büyük bir cesaretli savaşcı idi.Ibni Sa´d ona seslenerek sana valilik ve para verecegiz bizim yanımıza gel dedi,Züheyr ben cennetde kendime valilik aldım oraya gidecegim dedi ve savaş meydanında kahramanca savaştıktan sonra şehitler kervanına katıldı.Imam Hüseyin adamlarını göndererek onun cesedini yanına getirdi.her tarafindan saplanmış oklar ile seçme gibi vucudunda kanlar akıyordu.

Ibni Sa´d askerler arasında Ubeydullah bin Ziyad´in iki kölesini gördü ve onları savaş meydanına gönderdi.Birinin adı Salim digerinin adıda Yesar idi.Imam Hüseyin´in askerlerinden Berir ile Habib bin Müzahir Imamdan izin istediler fakat Imam onlara izin vermedi.Onların yerine Abdullah bin Ömer Kelebi´ye görev verdi kahramanca savaşan  Abdullah iki köleyide öldürdü bunu gören Ibni Sa´´d kalabalık bir asker göndererek Abdullah´ i şehit kervanına kattı.Yezit ordusunun büyük bir komutanlarından biri olan Yezit bin Makale Ibni Sa´´d tarfindan görevlendirilerek savaş meydanına çıktı.Onun karşışında ise Berir vardı.aralarında geçen konuşmalar sonucu ,Berir söyle dedi herkimin Imami dogru ise Allah ona göre ölüm versin dedi Yezit bin Makale bir kılıç darbesi attı fakat Berir çekildi.Berir´in kılıç darbesi ile o alçak insan cehennemeye gitti.Berir bir den askerlerin hızla üzerine yürüdügü gördü,kahramanca savaştı ama oda şehittler kervanına kavuştu.

 

Veheb Kelebi Imam Hüseyin´den izin almak için imam´ın yanına gitti Imam sen daha çok gençsin sen kal ve sen daha yeni evlendin ben sana kıyamam dedi.Veheb Kelebi´in annesi olan Kameri söyle dedi ey oğul ne duruyorsun git sende Ehli-Beyit için savaş sende şehitler kervanına katıl,Yüce Allah´a şükürler olsunki sana şehitlik mertebesi verecek ve bu güzel insan Imam Hüseyin ve Dedesi Hz Peygamberin yolunda mücadele edip onlar için savaşıp şehit olacaksın daha ne duruyorsun gittde düşmanlar senden korksun gitki onurlunca savaş git dedi.Veheb arkasına baktı yeni evli oldugu için eşine bakıyordu.Annesi ey oglum biliyorumki daha yeni evlendin bu evlilik seni bu mertebeden uzak tutmasın,Veheb ey sevgili annecigim Imam Hüseyin´in sevgisi gönlümde öyle bir derinki bu sevgilerin en büyügü bu yücesi diyip savaş meydanına katıldı belli bir süre savaştıktan sonra kahbe düşman tarafından daha çok genç olmasına rağmen acımasızca şehitlik kervanına dahil oldu.Veheb genç olmasına rağmen iyi savaşan biri olan düşman Muhkem ibni Tufeyl öldürdü.

Sonrasına savaş meydanına gelen Halid bin Ömer düşman askerleri ile çok uzun süren bir direniş göstererek şehitler kervanına karıştı.Ehli-Beyit kervanında yarenler sıra sıra şehitlik mertebesine erişiyorlardı sırası ile Sad bin Hanzale,Ömer bin Abdullah Rehmi, Süreyh bin Übeyd meydana çıkıp bir çok düşman askerini öldürdükten sonra şehit oldular.Bunlardan sonra sıra Müslim Azerbaycani´ye gelmişti kahramanca savaşan  Müslim düsmanın korkusu olmuştu kılıç darberi ile ölmeyecegini anlayan Ibni Sa´d okçulara emir vererek vucuduna saplanan oklar neticesinde agır bir şekilde yaralanmıştı.Imam ile Habib Müzehir onu bir koşuda savaş meydanında alıp çadırlarına getirdiler Imam Müslim´ e söyle dedi Aileme ve bu yol için savaşan ve cennetde bulunanlara selamlarımı ilet bizlerde yakın zamanda orda olacagız.Müslim Imam´in kocagınada şehit oldu.Babasının intikamını almak için meydana koşan oglu Halefi ,babasını şehit edeni öldürdükten sonra babasının eriştiği şehit mertebesine erişti.

Hilal bin Rafi Imam Hüseyin´in ayaklarına kapanarak ya Imam sıra bana geldi bırakta bende senin ugruna bu kervana katılayım.Imam izin verdikten sonra Hilal kahramanca savaşmasına rağmen düşman sayıyının şok olması onun şehitler kervanına katılmasına sebeb oluyordu.Imam Hüseyin ile birlikde Medine´den yola çıkan yarenleri birer birer şehit oluyordu.Imam Hüseyin oldukça derin bir üzüntü içinde kalıyor  ama burda ölmek var dönmek yok diyor benim kolladıgım can degil inançtır diyordu.Acımasız düşman bir damla suyu  bile onlara vermiyordu.Dünya dinlerininin hangisinde böyle bir şey var Peygamberin torunları acımasızca öldürülüyor ve kendilerine biz Islam için bunu yaptık diyenler nasıl olurda namaz kılıp bu katlıyamı izliyorlar.Insanlık dışı bu olay tarih boyunca unutulmamış ve hiç bir zamanda unutulmayacaktır.Bu yol bizim kutsal yolumuzdur sahip çıkmamız gekeren bu yolla oturarak bir şey yapamayız ögrenmemiz ve ögretmemiz gereken yoldur.Herkez bu yola sahip çıksın,bizler kendimizi Imam Hüseyin´in yolu için atamışız.Neyse kaldıgımız yerden devam edelim.

 

 

 

Abdullah bin Abdurrahman Yezeni meydana çıkıp düşman ile savaştı tam 28 asker öldürdü,düşman ondan cok korku ve hain bir plan ile yüzlerce askerin birden saldırması sonucu cennete erişti.

Sıra sıra şehit düşen Ehli-Beyit Kervanında sırası ile Yahya bin Müslim Mazeni,Abdurrahman bin Urve Ömer bin Mute düşman ordusu tarafından şehit edildi.Ömer bin Sad´in amcasının oglu olan Haşim meydana koştu elindeki kılıç ile ilerlerken düşman askerleri ona senin amcanın oglu Küfe ve Yezit bin Muaviye´in güvendigi iyi bir devlet adamıyken sen nasıl olurda burda olup Hüseyin için savaşırsın dedi .Hasim ben burda olmaktan çok mutluyum benim kalbim onlar için atıyor bana dünya malı degil ahiret lazım diyip savaşa katıldı büyük bir kahraman ve cesur bir savaşcı oldugunu bilen büyük bir asker gönderdi onunla savaşması için, bunu gören Imam Hüseyin kardeşi Fazil´a dönerek ona çabuk yardım etmen gerekiyor dedi.Fazil de savaş meydanına girince onların yenilmesi imkansız oldugun gören Ibni Sa´d okcuları görevlendirdi.Fazil elindeki Zülfikar ile yüzlerce düşman askerini öldürdükten sonra almış oldugu yüzlerce ok yarası sonucu Haşim ile birlikte şehit düştüler.Kerbela´da Ehli-Beyit soyundan olan ilk şehit böylece verilmiş oldu.

Habib Müzahir Imam Ali zamanında onun yanında olan çok iyi bir dostu ve yakın bir arkadaşı idi bir ilm serbeti idi çok bilgili,ve cok zeki bir insandı.Kerbela´dada Imam Hüseyin´i yanlız bırakmaştı,tıbki Imam Ali ve Imam Hasan´ı yanlız bırakmadıgı gibi,fakat oldukça yaşlı bir ihtiyardı Imam Hüseyin´den vedalaştıktan sonra savaş meydanına katıldı. Habib Müzahir çok özlemiş oldugu arkadaşı,kardeşı her şeyi olan Imam Ali ve Imam Hasan´ın yanına yanı cennetteki yerini almış oldu.Babasının büyük bir kalabalık bir asker tarafından öldürüldügünü gören oğlu hemen savaş meydanına koştu babasının başını alan düşman askerini bir kılıç darbesi ile öldürüp babasının cenazesini orda toptaga defin etti.şimdi haylen Kerbela´da Habib Müzahir´in mezarı duruyordur.Hamza bin Harir,Yezid bin Muhacir Cafi,Enes bin Makil, Ca´fi Abbas bin Seys,Sarib meydanlarda yigitçe savaştıktan sonra hakkın rahmerine kavuşarak şehit oldular.

Onları sırası ile diger şehitler izledi.Seyf bin Haris ve Malik bin Utbe Fars Gulam ise Imam Hüseyinden izin istedi Imam ona sen Zeynelabidine baglısın ondan izin al,Fars izin için Hasta yatan Zeynelabidin´in yanına gitti ve ondan izin istedi Imam Zeynelabidin ben seni serbest bıraktım senin kendi kararındır ister savaş ister isen savaşma sen kendin bilirsin dedi.Fars elindeki kılıcı ile birlikde diger şehitler gibi şehit oldu.

 

Hanzale bin sa´d ,Yezit bin Ziyad Seabi,Muhammed Hanifi´nin akrabası olan Sa´d bin Aldullah ,Cibavi bin Haris,Ömer bin Cibavi Haris,Muhammed bin Mikdad,Abdullah Ibni Deccane,Imam Ali´in askerlerinden Sa´d Gulem Kays bin Rebia,Seys bin Süveyd,Ömer bin Kırt ve Müslim karamanca savaştıktan sonra hepsi şehitler kervanına karıştılar.Imam Hüseyin´in yanında sadece kendi öz akrabaları kalmıştı.bu onun için daha zor bir durum idi.çadırda susuz kalan Ehli-Beyit yarenleri çok halsız kalmışlardı.Düşmanda bunu çok iyi biliyorduki eğer bunlar su olup içip ve hayvanlarının karınlarını doyurursa kendileri için büyük bir tehlike olacaktı ,bunun için ordu komutanları Fırat nehrinde nöbet tutmaya başlamışlardı.Ehli-Beyit soyundan olan Abdullah bin Müslim Akiyl Imam Hüseyin´den izin almak istediler Imam Hüseyin siz benim amcamın bana olan yadıgarısınız  size gönlüm izin vermez sizin ölümünüzü görmek bana çok zor gelir dedi.Akiyl çocukları çok istekli idi sırası ile üç kardeş savaş meydanına çıktı Abdulrahim.Cefar ve diger kardeşleri Abdullah bin Müslim Akiyl düşman ile derin ve yigit bir sekilde savaştıktan sonra Imam Hüseyin´in selamını babalarına götürerek şehit düştüler.Imam Hüseyin derin bir üzültü içinde kalmıştı bu olay onu cok derinden etkilemişti.Abdullah şehit düşmeden önce söyle bir şiir okudu

Bugün babam Müslim ile görüşeceğim gündür

Öyle bir gün ki

Peygamberinuğrundacanverenlerintümüylegörüşebileceğim

Peki ya kimdir onlar?

Öyle kimselerdir ki asla yalan konuşmazlar

Hoşgörülüdürler, bağışlarlar

Özgürceyaşayıp

Özgür insanlara rehber olurlar...

 Bu şiir Imam Hüseyin´i çok derinden etkilemişti.

 

şehitilik nöbet sırası diger Ehli-Beyit evlatına geliyordu Cafer Tayyar´in oğlulları Muhammed bin Abdullah Imam Hüseyin´in ayagını öperek ondan izin aldı cesurca savaştıktan sonra  şehitler mertebesine ulaştı.Sonrasında Muhammed bin Avf izin almadan kardeşinin katilini öldürüp Imam´in yanına gelerek ondan özür diledi.Kardeşimin öldürülmesi beni derinden etkiledi onun için sizden izin almadan koştum,eger bana izin verirseniz gidip onlar ile savaşacağım dedi izin aldıktan sonra savaştı, ve şehit düştü.Arkasında Avn bin Avf gitti ve oda şehit düştü.

 

 

 

Sıra Imam Hasan´ın oglu Abdullah´a gelmişti.

Imam kardeşinin oğlu olan Abdullah bin Hasan Müctebe´in savaş için kendisinden izin almasından çok kötü etkilenmişti.Hz Abdullah izin alip Ehli-Beyit ile vedalaşırken kardeşi olan Kasım´a sarıldı ve söyle dedi bunlar Babaannemizin,dedemizin ve babamızın katilleri ben onlardan intikam almak için o meydana çıkıp elimden geldigi kadar savaşacagım,bu kadar düşman içinde bir daha geri gelmeyecegim,benden sonra sana düşen görevi yerine getir.Hakkım sana helal olsun,benimde sana helal olsun dedi Kasım .Ömer bin Sa´d böyle bir kahraman görmedi,Abdullah önüne gelen düşman askerlerini devirip Ömer bin Sa´din yanına kadar gitti,Ömer hemen askerlerinin arkasına geçti.Hz Abdullah gel ben burdayım seninle savaşalım dedi.Ömer hayır ben bu büyük ordunun komutanıyım bana bir şey olursa bu askerlerin hepsi ölür,seninle askerilerim savaşacak diyip yaklaşık beşyüz asker gönderdi.Hz Abdullah´in etrafını çeviren kalabalık asker ordusunu gören,Imam Hüseyin hemen kölesi olan Füruzan, dostu olan Muhammed bin Üns ve Es bin Deccane´yi çagırarak Hz Abdullah´a yardım getirmesini istedi.Dört kahraman savaş meydanında önüne gelen askerleri öldürüp cesurca savaşıyordu.Ömer bin  Sa´d Kerbela sonrası şöyle diyordu asker sayımız fazla olmasaydı bu dört kahraman tarafindan hepimiz öldürürdük bu dört kahraman benim bine yakın askerimi öldürdüler diyip onların gerçekten kahraman insanlar olduklarını vurguluyor.Bu kahramanların yüzerine göndermış oldugunu kimi yazarlara göre bin kimi yazarlara göre ise iki bin asker ile Muhammed bin Üns şehit olur.Füruzen kahramanca savaşıyordu almış oldugu yaralar ve bunun yanında susuz olması onun yorgun düşmesıne sebeb oluyordu.Lanet Mefzal oglu Osman tarafından sırtından aldıgı kılıç darbesi ile yere düştü.Füruzen´in çok kötü durumda oldugunu gören Es bin Deccena ona yardım için geldi.Fakat düşman ordusu sayı farkı olması dolayısla bu iki yüce insanı orda Şehit ettıler.Hz Abdullah dostlarının şehit oldugunu görünce çok etkilendi ve düşman ile daha derin savaşırken oldukça yorgun,susuz ve almış oldugu kılıç ve ok darbeleri ile Ehli-Beyitin gözbebegi savaşı bırakmıyor ve düşmana lanet yağdırıyordu.Yaralı bir halde Amcasının yanına gitti

´´Ey sevgili Amcacigim Fatma Zöhrenin ciger paresi su su bana bir damla su verki bütün bu düşman ordusunu yenegım gücüm hallen var bir damla su ´´

Imam Hüseyin Ey sevgili kardeşım yadigarı cennette bizi kevser suyu bekler sabir etki Allah bizi bununla mukäfatlandırsın.Abdullah savaş meydanına gelmıştı tekrar Ömer bin Sa´d bunu oldukça bizi oyalandırdı diyerek beş bin askerini Abdullah karşı savaştırdı.Hz Abdullah savaşa devam etti ama oldukça yaralı bir halde idi,yardımına hemen amcası Celal Abbas ve diğer amcası Avn düşman ordusu arasında Abdullah´ı alıp Imam Hüseyin´ın yanına getiriyorduki arkasından gelen lanet olası Muhal bin Zahir Abdullah´in sırtından bir kılıç darbesı vurarak işte orda o zaman Kesver suyunu içti.Şehitler kervanına katıldı.

 

Kasim bin Hasan Mücteba

 

Kardeşinin beş bin düşman askeri tarafından şehit edilişini gören Kasım gözyaşlarını tutamadı.Oldukça etkilendi,Ehli-Beyit bayanlarının feryadı ve gözyaşları tüm Kerbela çölünü sarmıştı.Oldukça sinirli bir şekilde sinirinden elleri titriyordu.Hemem zırhını giyerek kılıçını kuşaldı,ve amcasının yanına gitti Bu duygular içerisinde Hz. Hasan’ın oğlu Kâsım, ileri atılarak amcası Hüseyin’den (a.s) izin istedi. Bir anda amcasının gözleri yaşla dolmuştu. Kardeş yadigârını da oğlu gibi al kanlara bulanmış bir şekilde tasavvur ettikçe yüreği parçalanıyor, gözyaşlarına mani olamıyordu. Elini Kasım’ın omzuna atarken ağlamamak için kendini zor tutuyordu Kasım ey amcacığım bana izin verki bende yüce Peygamberimiz ve bu yol için cennetde kevser suyu içeyim.onlar ile birlik olayım,Imam ne zaman ki değerli kardeşi o dürüst mert ve sabırcı Imam Hasan´ özledigi zaman devamlı Kasım´a bakar onunla konuşur ve sohbet ederdi.Imam kardeşi Hasan´ın ona vermiş oldugu vasiyet namesini hatırlamış,kızı Fatima ile Kasım´ı Kerbela çölünde evlendirmişti.Nikahı kendisi kılmıştı.Onun için Kasım´dan ayrılmak oldukça zor geliyordu.Kasım izin aldıktan sonra geriye kalan Ehli-Beyit yarenleri ile vedalaştıktan sonra Zeyneb ana sana kıyamam gitme geri gel sen kardeşımızın gülüsün sana baktıkça hep kardeşimi görür gibi olurum dedi Kasım için halasından ayrılmakda çok zor olmuştu,büyük bir kahramanlık için artık beklemenin zamanı değil o toprak ve meydan beni bekliyor,Allah´ıma yemin olsun ki ben bu yoldan geri dönmeyeceğim.Şehitlik kervanına katıp ceddimin yanına gidecegim,ama sizin böyle feryat ediciniz beni üzer düşmanı ise mutlu eder diyip meydana çıktı.

 

 “Tebliğime karşılık sizden hiçbir ücret talep etmiyorum. Sizden sadece yakınlarıma karşı sevgi duymanızı, onları sevmenizi istiyorum” diyen Resul-u Ekrem’in (s.a.a) sözü Kerbela’dan önce de duymazlıktan gelinmiş, şimdi de öyle oluyordu. Zamane Müslümanları (!) onları sevip sayacakları yerde nedense öldürmeye çalışıyorlardı, tıpkı İsrailoğullarının peygamberlerine yaptıkları gibi...

 

Onlar olmasaydı, Adem de yaratılmazdı

Ne Zeyd olurdu o zaman, ne de Amr

Ne yeryüzü gerilir, ne gökyüzü çekilirdi

Ne güneş ışık verir, ne de ay parlardı

Nuh gemideyken onların adıyla kurtuldu

Onların adıyla tufan sona erdi, karaya varıldı

Onlar olmasaydı İbrahim’in ateşi sönmezdi

Parlayan kıvılcımlar, esenliğe dönüşmezdi

Ve yine onlar olmasaydı

Ne Yâkup’un hüznü, ne de Eyyüp’ün çilesi biterdi

Demir, Dâvut’un elinde onların vâroluş sırrıyla eridi

Akıllara durgunluk veren şekillere girdi

Silah oldu, zırh oldu

Eğer onlar olmasaydı

Süleyman’ın saltanatı alabildiğince genişlemezdi

Ve onun için akan pınar, öylesine güzel akmazdı

Şeffaf rüzgârlar onun emrine verilmez

Bir gecede bir aylık yol kat edemezdi

Firavun Allah’a karşı gelip sihirle Mûsa’nın karşısına çıktığında

Mûsa’nın âsasının sırrı da onlar idi

İnkârcılara Allah’ı ispat etmek için ölüleri dirilten İsa

Onlar olmasaydı bu mucizeyi gösteremezdi

Onların sırrı ve fazlı tüm kâinatı sarmıştır

Ve her peygamberin varlığında

Onların esrarından bir sır vardı"

 

İmam Hüseyin, Kâsım’ı savaş meydanına uğurlarken gözü yaşlı, göğsü dertle doluydu. Kardeş yadigârı da diğerleri gibi, dayanabildiği kadar dayanacak, sonra da parça parça edilecekti. Kerbela’daki tüm Peygamber torunlarının sonu böyleydi:

 Kasım meydana girdigi zaman ona düşman ordusu tarafından laf atıldı.Sen genç birisin neden bu kadar erken ölme geregi duyuyorsun,gel Yezit bin Muaviye´ye biat et ve kurtul bu susuz çölde dediler . Kasım yüksek sözler ile Lanet olsun sana,Yezite ve onların ceddi olan Muaviye ve Ebu Süfyana ben Şehitler efendisi Hamza´in dedem Ali Mürtezanın koluyum diyıp o lanet düşman askerini bir vuruş ile öldürdü.Ölen askerin diger kardeşı olcukça öfkenmişti.Öfkeli asker ile birlikde yüzlerce asker Kasım´ın yüzerine yürüdüler onu büyük bir çemberin içine almışlardı .her tarafdan yüzerine dogru yağan kılıçlara karşılık verme gücü yoktu aldıgı kılıç darbeleri yetmiyormuş gibi bir de kurşun gibi akan oklar vucüduna saplanıyordu.Ama hiç agzından Yezit ve askerlerine Lanet eksik olmuyordu.Artık hiç gücü kalmamıştı Yetiş Amca ! diye bağırmaya başlayınca , o büyük zatın yüregi çok yanıyordu.Kızgın bir arsan gibi eline aldıgı kılıçı ile meydana fırladı.Yer gök kürklemış gibi olmuştu.Melun askerinin Imamın geldigi görmemişlerdi.Imam onları teker teker öldürdü Kasım´ ı tam alırken bir asker Kasım´ın o mübarek başına bir kılıç darbesi vurdu.Imamı arkasında oldugunu bilmeyen asker imam tarafında öldürülmüştü.Imam diğer askerlerin yüzerine yürüdü ona asker dayanmıyordu.Askerler kaçmaya başladı.Atlı asker ordusu ordan kaçarken diger askerlere bizi yardım edin bunun gücü tüm orduya bedeldir diye bagırmaya başladılar.Atlı asker cemberden kaçtıkdan sonra Imam Hüseyin Kasım´ı yerden kaldırarak yüzünü sildi.Bir pinar gibi akan kan Imam Hüseyin´in ağlamasına neden olmuştu.Imam dizleri yüzerine aldıgı Kasım bin Hasan canım sana feda olsun diyerek vermış oldugu onur mücadelesinden Şehit olmuş ve cennet kervanına katılarak bir daha hiç susamayacağı Kesver havuzunun suyunu içti.Imam Hüseyin Kasım´ın şehit oluşundan sonra Küfe halkına Allah sizden rahmetini kessin.Bakın Kasım´ı ne hale getirdiniz.,Kıyam günene kadar dünyada gün görmeyesiniz diye bedduada bulundu.Kasım´ın narşını çadıra kadar getirdi.Ehli-Beyit yarenleri Kasım´ın  şehit olmasına çok ağladılar.Zeyneb ana kendinden geçmış bir halde Kasım´ın yüzünü siliyordu.ve diger tarafdan şöyle diyordu

 

Allah’ım! Sen de bilirsin ki bu halk, topluca bizi davet ettiler, bize yardım edeceklerini söylediler. Ama bizi dışladıkları yetmiyormuş gibi, bir de asıl düşmanlarımızla bir olup karşımıza çıktılar. Ey tanıklık edenlerin hakimi! O halde alt et, yok et, dağıt, bölük-pörçük et bu halkı! Allah’ım, affını asla nasip etme onlara!

 

 

Kardeşinin Şehit oldukdan sonra savaş meydanına Imam Hasan´ın diğer oğlu Ebubekir çıktı.Kardeşinin ölmesinden duymuş oldugu üzüntü,düşmanın çokluğu ve bir de buna susuzluk eklenince insan çok zayıf düşüyordu.Ebubekir savaşıyor ve aynı andada şiir okuyordu

 

Eğer beni tanımıyorsanız

Bilesiniz ki, Haydar’ın neslindenim ben

Adı Haydar, şânı Haydar!

Aslan gibi düşmana atılır Haydar!

Tufan gibi kökünü kazır Haydar!

 

 

Aldıgı kılıç ve ok darbeleri sonrası vucüdü kanlar içinde kalmıştı.Ama ne mutlu ki bana ben bu yüce yol için canımı veriyorum.Canım sana feda olsun Ya Hüseyin Bin Ali diyerek Şehti düştü.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hz Celal Abbas´in Şehit oluşu

 

 

 

 

Hz Celal Abbas Islam dininin bayraktarı olan Cafer Tayyar´dan sonra o kutsal görevi kendisi almıştı.Babası Imam Ali zamanında meydana gelen savaşlarda bayraktarlık yapıyor ve kahramanca savaşıyordu.

 

Düşman askerleri genç Kasım´ın Şehit düştügünden sonra kahkaha atarak sizinde sonunuz işte böyle olacak diyerek Ehli-Beyit yarenlerine dil uzatıyorlardı.Celal Abbas kardeşi Imam Hüseyin´den izin almak istedi.Artık dayanamıyorum gidip onlar ile savaşacagım bizler her zaman haklının ve mazlumun yanında olduk babam kardeşim Imam Hasan,babam Imam Ali,dedem Hz Peygamber bize bu yolu ögretdi.inançımiz için canımızı veririz,çünkü bu yolun sonu yücelikdir.Imam Hüseyin kardeşi ,Celal Abbas´in o zalim acımasız düşman elinde öldürülmesini istemiyordu.Kalbi onun gitmesini hiç istemiyordu.Celal Abbas bir kez daha izin istedi.Imam Hüseyin ey Abbas canım sana feda olsun gitme dedi.Sevgili canlar tüm Ehli-Beyit kervanındakiler canımız sana feda olsun ya Imam Hüseyin derken neden Imam Hüseyin ise canım sana feda olsun ya Abbas diyordu.Belkide onu sadece imam Hüseyin kendisi biliyordu.Celal Abbas babasından almış oldugu bilgi cesaret ve yigitligi ile o zamanların en büyük kahramanlarından biri idi.Celal Abbas Ya Hüseyin benim bilgim cesaretim sizden babam Imam Ali´den Kardeşim Imam Hasan  ve senden aldığım bilgilerdir.Benim sonumun nasıl olacağını biliyorum.

 

Abbas, aldığı ilimlerin kaynağını böyle dile getiriyordu. Kerbela hadisesini, o gün neler olacağını daha önceden duymuş; babasından işitmiş, ceddi Resul-u Ekrem’in dilinden bu olayı nakledenleri de dinlemişti. Anlatılanları bir bir yaşadıkça inancı daha da artıyor, yakını daha da kuvvetleniyordu...

Hele annesi Ümmül Benin’in anlattıkları hâla aklından çıkmış değildi:

-Yavrum! Henüz sen daha küçük bir çocukken bir gün baban seni kucağına almış; ellerini, kollarını öpmüş; sonra da ağlamıştı. Onu bu halde görünce yüreğim yandı, ciğerim parçalandı. Zira, ömrüm boyunca güzel ve şirin bir yavruyu kucağına alıp da ağlayan bir baba ne görmüş, ne de duymuştum. Kendi kendime; “Bunun bir sebebi olmalı” dedim. Bu yüzden babana dönerek niçin ağladığını sordum. Baban bir yandan ağlıyor, bir yandan da cevap veriyordu: “Bu yavrumun kolları Hüseyin’ime edeceği yarenlik uğrunda kesilecek!” Kollarının kesileceği haberini alır almaz dayanamayıp feryat ettim. Benimle birlikte ev halkı da ağladı, sızladı. Baban bizi bu halde görünce ikinci ama, güzel bir haberle bize teselli verdi: “Bilesiniz ki gözümüzün nuru Abbas, Hak Teala katında yüksek derecelere sahip olacak. Hak Teala, daha önce kardeşim Cafer’e (Cafer-i Tayyar) nasıl iki kanat hediye ettiyse, ona da iki elinin karşılığı olarak iki kanat bağışlayacak ve Abbas da bu kanatlarla, cennette meleklerle birlikte uçacak!”

 

Peygamber efendimiz Hakka yürüdükten sonra Ehli-Beyit´in başına öyle belalar geldiki bunları yazmaya okyanuslar mürekkep agaclar ise kalem olsa yetmez imkansız birşeydir.Emevi Islamı kendi saltanatına almış istedigi gibi kullanıyor ve buna karşı çıkanları ise öldürüyordu.On Iki Imamların hiç bir normal bir şekilde hakka yürümedi hepsi lanet Emevi,Abbası devletleri tarafından Öldürüldü.

 

Hz Celal Abbas Küfe halkının ne kadar dönek oldugunu babası zamanında yaşamıştı.Bunu Imam Hasan´a yapılanlarda eklenince bunu tam olarak anlamıştı.Ehli-Beyit kervani Küfe´ye gelmek için yola çıkdıktan sonra kendilerine haber gelmiştiki.Küfe halkı Yezit´e biat etmiş diye,o zaman hemen her şeyi daha fazla anlamıştı.Küfe´iler yaşamları için herşeyi yapabilen sahte insanlardı nasıl birden ve nasıl çabuk degişebiliyorlardı.

Ömer bin Sa´´d Celal Abbas´ın ne kadar büyük bir kahraman olduğunu çok iyi biliyordu.Bazı kaynaklarda şöyle yazar Rivayet edilirki Ehli-Beyit kervanı yola çıktıgında Celal Abbası Imam Hüseyin´den nasıl ayıracaklarına dair plan kuran Ömer bin Sa´d çözüm bulamıyordu.Celal Abbasın dayısı olan Abdullah bin Hizam Küfe halkının isteği var diye Ubeydullah´dan Celal Abbas´a dokunulmazlık istemiş,Ubeydullah ise bunu kabul ederek.Kerbela´da buluna Ibni bin Sa´d ve Ömer bin Sa´da mektup göndererek bu olayı yazar.Ibni Sa´´din askerleri bu olayı Celal Abbas´a anlatırlar.Yezit´e biat etmesi beklenilir. Abbas, Şimr melununun bu sözlerine daha fazla dayanamayıp sert bir dille çıkıştı:

-Allah sana da, mektubunuza da lânet etsin! Bizden, lânete uğrayan lânetlenmiş insanların çocuğuna itaat etmeyi mi bekliyorsun?! Git efendilerine söyle: Biz Ehli-Beyitiz ve sonsuza kadar da öyle kalacağız!

 

Muarrem ayının yedinci günü olmuştu.Yezit´in ordusu komutanlarının emirleri ile Fırat nehrinin etrafını kuş bile uçmayacak bir hale getirmişlerdi.Ehli-Beyit´e bir damla su vermiyorlardı.Hasta halde olan zeynelabidin küçük kardeşi daha altı aylık olan Aliasker´e su lazımdı.ama lanet Yezitin ordusu vermiyordu. İşte o gün Hüseyin (a.s), birkaç kişiyi de yanına vererek Fırat'a gitmesi ve kamplarındaki su ihtiyaçlarını giderecek derecede su getirmesi için Abbas'ı görevlendirmişti.Abbas yanında buluna dostlari ile birlikde boş su tutumlarını alarak hızlı bir şekilde Fırat´a dogru gidiyordu.O gece Askerlerin komutanı Amr.bin Haccac´dir.Bir kaç atlının hızlı birşekilde Fıratın yanına kadar geldikleri görür,ve hemen askerlerini buraya yoğunlaştırır.Amr yüksek bir ses ile siz kimsiniz diyince Abbas´ın öncü olarak gönderdigi dostu olan Nafi bin Hellal bize vermediginiz ve yasak etdiginiz bu sudan içmeye geldik.Komutan Amr gelin istediginiz kadar içebilirsiniz dedi.Nafi yemin olsunki Ehli-Beyit yarenleri bir damla su içmedikce biz bu sudan içmeyiz.Su Hüseyin ve ailesine yasaktır,onlar içemezler.Bu yasagı koyan kimdirki bir damla suyu vermiyor.Amr Yezit bin Muaviyedir. Sen ona biat et istedigin kadar su iç.

 

Nafi,bir zamanlar Peygamber efendimizi öldürmek isteyen Hz Hamza´yı şehit eden ve ciğerlerini ciğ ciğ yiyen Ebu Süfyan tornu.Imam Ali ve Imam Hasan´ı öldürten Muaviye oglu.babasına ve dedesine küfreden köpekler ile yatan eseklere namaz kıldırmaya çalışan sarayını harem haline getirip aklı ve fikri zina yapmak olan lanet Yezidemi biat edecegim.Lane olsun ona ve ceddine

 

Imam Hüseyin bin Ali Mürteza gibi pak,adil,dürüst,masum,cennet gençlerinin efendisi birine biat eder onun ugruna canımı seve seve veririm.Sizler ise ne cabuk dininizi ve imanınızı sattıverdiniz.Yazıklar olsun size.Tartışma fazla sürünce  Gece ordu komutanı Haccac emir vererek derhal saldırıya geçmelerini söyledi.Iste o emirden sonra lanet düşman ordusu ile mücadele başladı.Celal  Abbas arkadaşlarının su tutumlarını doldurabilmeleri için düşman ordusunun içine girerek kahramanca savaştı.Celal Abbas´ın içinde biriktirdigi öfke birden patlamıştı,düşmanların korkulu rüyası olmuştu.Askerler bu kahraman ile savaşmanın ne kadar zor olduğunu anlamış ve kaçmaya başlamışlardı.Nafi ve arkadaşları çoktan su tulumlarını doldurmuşlardı.Komutan büyük bir asker ile bir daha Celal Abbas´ın yüzerine yürüdü.Almış oldukları su Ehli-Beyit yarenlerine getiremeden başarısız bir şekilde sonuçlandı.Celal Abbas çadıra dogru gitti.çocuklar ve bebeler susuzlukdan dayanamayacak bir hale gelmişlerdi.Imam Hüseyin sordu ne oldu diye Celal Abbas konuşmadı,Çocuklar ve bebeler hep bir agızdan Amca su Amca su getir bize

 

Bu çocukların ve bebelerin ağlaması Celal Abbas´ında ağlamasına sebeb olmuştu,çok öfkeli bir çekilde oraya tekrar gitti.Aklında çocukların amca su sözleri hiç çıkmıyordu.Büyük ve hızlı adımlar ile atına binerek Fırat nehrine ilerledi.Düşman her tarafı sarmış,Dünyanın her tarafı tatlı su olsa Hüseyin ve yarenlerine bir damla su yok,onlara su vermiyecegiz diye bagırıyorlardı.Celal Abbas düşmana nasıl olurda böyle sapık bir düşüncenin içinde olduklarını sordu.Hanı her seferinde bize mektuplar yazarak Imam Hüseyin´e biat ettik,Ne olur gelin bizi bu Yezit bin Muaviye zaliminden kurtarın diye bulunmuş oldugun vaatleri ne cabuk unuttunuz.Yezit gibi sapık bir insanı nasıl olurda Peygemberimizin ciğerparesine tercih ediyorsunuz.Öldükten sonra dirileceginize inanıyormusunuz? Peygamber efendimizin karşısına çıkıpda hangi yüzle senin yarenlerini biz öldürdük diyeceksiniz.Yezit laneti sizi açıkca büyük bir ateşin içine atıyor.Dogruları görmek bu kadar zormu diyordu.Celal Abbas konuştukça düşman askerleri hep bir ağız ile bagırıyorlardi ki dedikleri anlaşılmasın diye.Celal Abbas kendisinin dinlenmedigini anlamıştı,ve aklında hiç çıkmayan çocukların amca su lafları onu daha güçlendiriyordu.Düşman ordusunun içine girerek,onları saf dışı etti.Sonunda atı ile birlikte Fırat nehrine girmişti.Fırat nehri ki Dört büyük kitapda kutsal bir nehir olarak geçiyor Yüce Allah dünyayı yaratdıgı zaman ilk olarak Fırat nehrini yaratmıştı.Incil,Tevrat ve Kuran bu konuda hep aynı fikir.Celal Abbas nehrin içinde çocuklara ve yarenlerine su getirecegini umut ederek seviniyordu.Biran aklından bu sudan içmek geldi.Allahıma yemin ederimki çocuklar,kadınlar ve Imam Hüseyin bir damla su içmedikce bu su haramdır bana diyerek içmedi.Elinde bulunan su tulumlarını doldurarak,Ehli-Beyit yarenlerinin bulundugu çadıra doğru ilerliyor bir tarafdanda kaharamanca savaşıyordu.Hızlı bir çekilde olay yerinden uzaklaşması gerekiyordu,ve şöyle diyordu sanmayın ki ben kaçıyorum.Ehli-Beyit  yarenleri beni çağırıyor o masumlar bir damla su istiyor,sizinle ölümüne kadar savaşacagım.Düşman askerlerini gerisinde bırakan Celal Abbas hurma ağaçlarının arkasına girerek saklandı.Düşman askerleri ise onun gelecegini çok iyi bildikleri için ilerde bulunan ağaçların arasında pusu kurdular.O masum Ehli-Beyit evladı Imam Ali´nın evladı,Imam Hüseyin sana canım feda olsun diyordu onun için büyük yüce insan ben buraya canımı vermeye geldim diyor kahramanca savaşıyordu.Bulundugu hurma ağaçlarının arasından çıkıp çadırlara doğru ilerlerken bir düşman askeri tarafından atının karnına bir kılıç darbesi vuruldu.At büyük bir acı çekerek yere yığıldı.Atın yüzerindeki o büyük insan yere düştü.Çocukların su getir bize amca demeleri aklından çıkmıyordu.Onun için canı değil,Çocuklara su götürmek önemli idi.Celal Abbas su tulumlarını eline aldı.O lanet olası Nevfal bin Ezrak kılıçı ile Celal Abbas´ın sag kolunu vurdugu darbe ile vucüdundan ayırmıştı.Celal Abbas kolunun olmaması nedeni ile su tutumlarını sol koluna aldı ve söyle dedi

 

Yemin ederim ki her ne kadar sag kolum olmasa bile yine de sizinle dinim ve imanım için savaşcağım.Hüseyin yolu için canımı veririm ben onu kendime Imam olarak aldım,ve o benim önderimdir.

Celal Abbas Islamiyet için canını seve seve verdi.

 

Bir tarafdan savaşıyor bir tarafdan ise elinde buluna su tutumlarına sahip çıkıyordu.Kendisi ile teke tek savaşmaktan korkan Küfe ordusunun askerinden biri olan Hekim bin Tafil,uygun bir fırsat bulup kahpece arkasından yaklaşmış ve o masum insanın sol omzuna büyük bir kılıç darbesi vurmuştu.Celal Abbas iki kolu olmamasına hiç üzünmüyor acı çekmiyor ve çocuklara size su getirecegim dedigi sözü aklına getirken.Su tutumlarını aradı ve onları bulduktan sonra dizleri üzerine çökerek agzı ile su tutularını aldı ve hızlı adımlar ile koşmaya başladı.Ömer bin Sa´d askerlerine emir veriyordu.Abbas canını korumak için degil yarenlerine su götürmek için mücadele ediyor,Hüseyinler bu sudan içerse bizim sonumuz gelir okçular,okçular su tulumlarını ve Abbası hedef alın dedi.Okçular okları ile o masum Celal Abbas ve yu tutumlarını ok yagmuruna tutturmuşlardı.Elinde bulunan bir su tulumu dışında diger tulumlar delinmiş ve içlerinde su kalmamıştı.Abbas diger tulumu başı ile korumaya çalıştı.Fakat lanet bir asker oku ile Abbas´ın basını hedef aldı.Fırlattığı ok Abbas´ın gözüne girmiş idi.Elleri olmadığı için dizleri ile oku çıkarmaya çalıştı.Ama vucüduna saplanmış olan yüzlerce ok onu agır yaralamıştı.Son olarak Selam olsun sana ya Hüseyin diye bağırınca Imam Hüseyin atına binerek hurmalıkların oraya gitti.Kardeşi cok sevdigi canım sana feda olsun diye bilecek kadar sevdigi Celal Abbas şehtiler mertebesine ulaşmıştı.Imam Hüseyin cok ağlamış işte şimdi belim bükündü demişti.Ağlaya ağlaya geri geldigi çadırdaki Ehli-Beyit yarenleri sordu Baba Amcamız nerde diye Imam Hüseyin ağlıyordu sadece,kııi Sakine terkar sorunca kızım amcan Şehit düştü dedi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Imam Hüseyin Oglu Ali Ekber

 

 

 

Diger Ehli-Beyit yarenleri için  şehit düşenler gibi Ali Ekber´de Ey Cennet gençlerinin efendisi.Peygamber efendimizin cigerparesi,Imam Hüseyin bana savaşmak için izin ver dedi.Imam Hüseyin genç olan oğluna izin verecekmiydi.Evladının şehit olmasını görecek ve o acıya nasıl dayanabilecekti.Imam bunları oğluna söyleyerek sana izin vermeyecegim ben gidip savaşacagım demişti.Ali Ekber babasının şehit düşmesini görmek istemiyormuydu.Kalkan ve kılıçını alıp yüzerine giydikten sonra degerli babasından bir daha izin istedi.Imam Hüseyin Allahin insanlar arasında Peygambere benziyen bu genci senin vermiş oldugun din için ölüme gönderiyorum.Yüzünü,endamı ve kişiliği ile Hz Muhammed Mustafa´ya benziyor.ve ne zaman Peygamberi görmek istesek sana bakıyorum dedi oğluna ve izin verdi.Ali Ekber geride kalan yarenleri ile vedalaştıktan sonra onuru,imanı ve dini için şehit olmak için savaş meydanına çıktı.Düşman Ali Ekber´in  meydana gelmesinden sonra kendi aralarında konuşuyorlardı Kim bu diye Ali Ekber ben burdayım gelin savaşalım babam Imam Hüseyin ve Ceddelerim Dedem Imam Ali babannem Fatima Zöhre amcalarım Hasan,Celal Abbas,Fazl,Avf ve şehitler efendindisi Hz Hamza için sizinle savaşa geldim.Lanet olsun Islam düsmani Yezit bin Muaviye Ebu Süfyan´a Imam Hüseyin ise çadırda bir fidan gibi olan oğlu için üzülüyor ve gözyaşı döküyordu.Imam Hüseyin oğu Ali Ekber´i son kez cağırdı.ona sarıldıktan sonra tamam gidebilirsin dedi.Yanında hiç ayırmadığı onunla beraber olan ona Islamı anlatan babası onun yoklugunda nasıl dayanabilirdiki

 

Yemin ederim ki biz                                           

Allah Resûlüne en yakın kimseleriz                  Imam Hüseyin ve oglu Ali Ekber

Diğer Hâşimoğulları gibi ben de

Savaşacağım, kılıç kullanacağım

Düşmanın şerrini yok edinceye dek

Savaştan asla ayrılmayacağım                               

Ve bilesiniz ki ey Kûfeliler!

Biziz Allah Resûlüne en yakın kimseler

Ölsek de bu yoldan geri dönmeyiz

Zillete asla boyun eğmeyiz!..

 

.Ali Ekber meydana çıkmış gelen bir den çok asker ile savaşıyor ve onları kahramanca öldürüyordu.Ömer bin Sa´d artık tahammül edemiyordu.Yüzlerce askere emir vererek o genç masum ceddi Peygambere benziyen Ali Ekberi´i acımasızca kılıç darbeleri vuruldu.Ali Ekber´den attan düştü ve çektigi acılar nedeni ile nagra attı.Imam Hüseyin bu sesi duyduktan sonra atına binerek Ali Ekberi o zalimlerin ellerinden alarak Ehli-Beyit çadırına getirdi.Ehli-Beyit kanları onun için derinden feryat figan ettiler.Imam Hüseyin oglunun yüzünü silerek Ah ciger köşem konuş dedi.Ali Ekber sevgili babacığım canım sana feda olsun cennet bahcesinde tertemiz kesver havuzundan su içmeye gidiyorum diyip.Şehitler kervanına katıldı.

 

 

 

 

 

Altı Aylık Masum Ali Asgar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ali Ekber Şehit düştükten sonra O yüce kutsal insan ugrana kim ölmezki.Biz Ehli-Beyit dostları onun için seve seve canımızı feda ederiz.Ama Kerbela çölünde dostlarının,kardeşlerinin,amcaçocuklarının,yegenlerinin birer birer  şehit olduktan sonra sıra kendisine gelmişti.Kolladıgım can degil inançtır.sözü ile birlikte geride kalan yarenleri ile feda etmeye başladı.Imam Hüseyin kız kardeşi Zeynep ile aralarında konuşmaya başladı.Sevgili kardeşim bu seninle son konuşmam olacaktır Allahın selamı sana ve diger Ehli-Beyit yarenlerine olsun Allah size geride kalan hayatınızda yeni yeni sayfalar açacaktır.Savaşmak için hazırlık yapmaya başladı.Hz Hamza´ın kalkanını,Babasının kılıçı olan Ali´den başka yigit Zülfikardan başka kılıç yoktur sözündeki o kutsal kılıçı aldı.Sıra dedesinin atı olan Zülcena´yı hazırladı.Ayrılmadan önce daha altı aylık olan masum bebegi olan Ali Asgar´ı görüp ve onunlada fedasmak istedi.

Ali Asgar anne sütü için altı aylık bebekti.Annesinin susuzluktan memeleri kurumuş,ve bu masum bebegin tek dayanağı olan annesi onu babası Imam Hüseyin´e getirdi.Imam Hüseyin çok perişan bir halde olan Ali Asgar´ı eline aldı,onu öptü sevdikten sonra fedalaştı,iki eli ile onu havaya kaldırdı.O lanet olası Ömer bin Şa´d komutasındaki Küfe ordusuna söyle dedi.Ey Zalimler diyelimki size göre ben günahli bir insanın.ama bu masum altı aylık bebegin ne günahı var neden ona bir damla su vermiyorsunuz .

Askerlerden ses geldi bize gelen emir büyük yerden su veremeyiz ancak sen Yezit bin Muaviye´ye biat edersen o zaman sana ve yarenlerine su verecegiz.

 

Askerler her bir agızdan gülerek kahkaha attılar.Imam Hüseyin Allah rızası ve Muhammed´in dini için su masum bebege bir damla su verin dedi ama düşman almış oldugu emiri yerine getirmekte çok ciddi idi.Tam bu sırada lanet olası askerlerdein biri olan okçu Harmile b. Kâmil elinde buluna üç çatallı okunu  fırlatarak o mahsum bebegin boynuna saplanıp diger taraftan çıkması ile Şehit olmasına neden oldu.Imam Hüseyin elinde şehit olan altı aylık bebek Ali Asgar´ı annesine vererek Ey Mihrbanu ana yavrunu bu halde al bu yavrumuz daha iyi bir şekilde şehit oldu dedi.Ali Asgar´in şehit olamsından sonra Imam Hüseyin ve yarenlerinin içinde erkek evlat olarak bir tek Imam Zeynelabidin kalmıştı oda o zamanlar hasta idi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ŞEHİTLER EFENDİSİ HÜSEYİN'İN (A.S.)

 

 

 

 

Imam Hüseyin evlatlarından Ali Asgar´in şehit olmasından sonra binlerce kişilik ordu karşısında tek başına kalmıştı.Nice zorlukluklar ile nice canlar feda edilmiş  olan yüce Allah dini olan Islam dini dedesinden sonra büyük belalar ile karşı karşıya kalmıştı.Insanlar bir gün içinde degişmişti.Önce Babasına verilmiş olan Halifelik ellerinden alınmış.Altı yedi yaşlarında iken cennet kadınlarının efendisi annesi Hz Fatima Zöhre annesi hamile iken öldürülmüş,Islam dini sapıklıklar peşine sürüklenmiş,Babası,ve kardeşi şehit edilmişti.Sıra kendisine gelmiş ve bu ölümü seve seve göyüslemiştir.Inan onun tek düşüncesi idi.Kerbela çölünde vermiş oldugu büyük bir sınaf onun acısından büyük bir başarı ile sonuçlanmıştı.Adem Peygamber onun ve ailesinin sayesinde Allah katında af edilmiş,Nuh Peygamberin gemisi onun sayesinde karaya oturmuş.Ibrahim Peygamber onun sayesinde Nemrut ateşinde yanmamış,Eyüp Peygamber onun sayesinde Sabır ile çocukları ve eski zenginligine kavuşmuş,Yunus Peygamber onun sayesinde balığın karnından çıktı, Musa Peygamber onun sayesinde asası Kızıl denizi ikiye bölerek kurtuldu.Isa Peygamber onun gibi şehit edildi.Lanetlenmiş insanlar tarafından,O şehitlerin Serdarı idi,çünkü o hiç bir Peygambere ve ashabına verilmemiç olan cok zor bir görevi yerine getirdi.Çocukları ve yarenleri onun gözünün önünde şehit edildi.

 

Rivayet edilirki Adem Peygamber yüce Allah tarafından yapmış oldugu hata sonucu eşi Havva ile birlikte Cennetden kovularak dünyaya gönderildiler.Adem ile Havva ayrı ayrı yerlerde kalarak yapmış oldukları hata için Allah´dan af diliyor ve istiyorlardı.Bir gün Adem Peygamber agzından söyle bir söz geçti.Ey Yüce Allahım beni ve esim Havva´yi Ahiri Zaman Peygamberi Muhammed Mustafa ve onun saf temiz olan Ehli-Beyit´i için bağışla,Cebrail bu sözü duyunca ey Adem sen onları ne bilirsin diye sordu.Adem onlar bu evrenin temiz ve onur sahibi insanlarıdır dedi.Yüce Allah onları vermiş oldukları bu dua için af etti.

 

Nuh Peygamber gemisi tufan koptugunda su yüzerinde giderken her tarafı gezdi,ve Kerbela topraklarına geldigi zaman gemisi orda dinlendi ve Nuh Peygambere bir nida geldi.Ey Nuh bu topraklara iyi bak bu topraklar benim Ehli-Beyitim Nuh´un gemisine benzer gemiye binen kurtulur,binmeyen ise helak olur diyen Son Peygamber Muhammed Mustafa´ın biricik sevgi dolu cennet gençlerin efendisi Imam Hüseyin´i işte burda acımasızca evlatları ile birlikte Şehit edecekler dendi.

 

 

Imam Musa Rıza (as) söyle diyor

 

Ibrahim Peygamber oğlu Ismail Peygamberi kurban olarak kesmeye çalıştıkça kesilmedi.Yüce Allah Ibrahim Peygamberin bu olayınından sonra o kurbanı kabul etmiş ve onun niyetine Koçu  göndermişti.Ibrahim Peygamber Allah´ın göndermiş oldugu kurbanı kestikten sonra kendisine Allah tarafından bir nida geldi

Ey Ibrahim bütün halk içinde en çok kimi seversin?

Yarabbi bunu sen iyi bilirsinki! En cok sevdigim kainatın en faziletli olan Hz Muhammed Mustafa´dır.

Hitap geldi,Peki Muhammed´in evlatlarınımı cok seversin yoksa kendi evlatlarınımı?

Yarabbi Muhammed´in evlatlarını daha çok seviyorum

 

Nida geldi.Ey Ibrahim onun sevdigi evlatlarını Kerbela çölünde acımasızca Şehit ederler.

Ibrahim Peygamber bunu duyunca çok üzüldü.

 

Ey Ibrahim Kerbela şehitleri senin bana vermiş oldugun kurbandan daha üstündür.

 

Evet sevgili canlar kaldıgımız yerden devam edelim yukarıda vermiş oldugum sadece üç örnekti bu bundan binlerce yüzbinlerce örnekler vardır.Imam Hüyesin artık Islam dini için savaşma zamanı geldigini söylüyor ve geride kalan yarenlerine söyle diyordu.Ben Şehit olduktan sonra sakın ola ki feryat edipde düşmana karşı küçük düşmeyiniz,onlar karşısında başınız devamlı benim ki gibi dik olsun dedi.Kardeşi Zeynep´i yanına çağırdı Ey sevgili kardeşim bana eski gömlegimi getirirmisin,Zeynep ana peki neden eski gömlegini istiyorsun diye sorunca Imam Hüseyin Ey Zeynep bu lanet kafir ordusu yüzerimde yeni gömlek oldugunu görürlerse ben Şehit olduktan sonra ganimet olarak yüzerimden çıkarıp alır ve benim cansız bedelimi çıplak bırakırlar.

Imam Hüseyin düşmanın ne kadar merhemetsiz oldugunu çok iyi biliyordu,çünkü bunlar Islam dinini bırakmış adaletsiz olan Yezit´i seçmişlerdi ve her sey yapabilirlerdi.Zeynep ana ağlamamak için kendini çok zor tutuyordu.Sakine ve diger Ehli-Beyit hatunları sordular Imam senden sadece eski gömlegini istedi neden aglıyorsun ki.Zeynep ana bu gömlegi biz daha küçükken sevgili annemcigim dikiyordu,Kendisine kimi dikiyorsun bu gömlegi diye sordugumda Hüseyin için dikiyorum demişti.Gömlek Hüseyin´e oldukça büyüktü bunu anneme söyledim.O da bana Hüseyin ve seninde yanında olacagın Kerbela çölünde giydigi zaman onu bir daha dünya hayatında göremeyeceksin demişti.Ehli-Beyit yarenleri bu sözden sonra hep  birlikde ağlamaya başladılar.o kadar ağlıyorlardı ki melekler dahi onlar için ağlamaya başladılar.Imam Hüseyin meydana çıkıyorduki.Imam Zeynel Abidin hasta hali ile babasının yanına gelerek ondan izin istedi ayakda bile durmakta zorluk çeken Imam Zeynel Abidin bu sözleri babasını çok duygulandırmıştı.Ey Oğlum sen benden sonra yerime gececek tek kişisin seninle birlikde Ehli-Beyitimiz kıyamet gününe kadar senin soyunla devam edecektir.Onun içindirki annem için gelen Kesver süresi seninle devam edecektir.Imam Hüseyin elinde bulunan Ehli-Beyit kitaplarını dedesinden ve babasından kalan hatıraları ona vererek çadırdan ayrılarak savaş meydanına çıktı.Kerbela çölü böyle bir kahraman görmemiştir.

 

-Hamt, alemlerin rabbi olan yalnız Allah’a mahsustur. Selam olsun ceddim Muhammed’e ve onun pak Ehl-i Beyt’ine...

Ey yalancılar! Dönekliğinizden ötürü Allah sizi kahretsin! Siz öyle kimselersiniz ki beni istediğiniz, mektuplarınızda bunu binlerce kez tekrarladığınız ve benden yardım dilediğiniz halde, size doğru geldiğimde verdiğiniz onca vaatten döndünüz; kılıçlarla, mızraklarla karşıladınız beni!

Siz ey halk! Bana ve Ehl-i Beyt’ime kılıç kaldırdınız ve beni yok etmek için Yezid ile el ele verdiniz...

Ey Halk! En azından kimin neslinden geldiğime, kim olduğuma bir bakın; bakın da kendinize gelin. Beni öldürmek ve hanedanıma saldırmakla elinize ne geçecek bir düşünün.

Ben, Peygamberinizin kızının oğlu değil miyim; Peygamberin vasîyi, amcasının oğlu ve herkesten önce ona iman eden müminlerin emiri Ali’nin oğlu değil miyim?

Şehitlerin efendisi Hamza benim ve babamın amcası değil mi; iki kanadıyla cennette uçan Cafer-i Tayyar benim amcam değil mi?

Acaba Peygamberin, benim ve kardeşim Hasan hakkında “Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendileridir” şeklindeki hadisini işitmediniz mi?

Sizler nasıl olurda o Yezit bin Muaviye´in peşinden gidersiniz bu babası ,ve dedesi Islam´ın en büyük düşmanları degilmi? Ebu Süfyan degilmi Amcamız olan Hz Hamza´yı Şehit eden bunlar degilmi Islam´ın paralarını kendi çıkarları için kullanan,bunlar degilmi fakir ve fukaraya yardım etmeyen

 

 Hepiniz Yezid’in köleleri değil misiniz? Oysa ki Yezid’in zulümleri herkes tarafından bilinmektedir. Hal böyleyken Allah’ın emirlerine karşı gelen; Muhammedî dini ayaklar altına alan; gününü içki, zina, eğlence ve İslam dinine iftiralarla geçiren Muaviye oğlu Yezid gibi bir asiye nasıl itaat eder, nasıl Peygamberden hayâ etmezsiniz? Halbuki ben Muhammedî dini yaşatmak, iyiliği emretmek ve kötülükten men etmek için kıyam etmekteyim.Imam Hüseyin bu sözlerin düşman askerleri tarafından hiç etki göstermedigini gördükten sonra onlar ile teker teker savaşmak istedigini söyledi.Fakat bu kahramanın karşısına kimse çıkmak istemedi.Imam Hüseyin o lanet olası Ömer bin Sa´d sen karşıma çık dedi Ömer bin Sa´d o kadar korkuyorduki agzından bir ses bile çıkmadı.

 

Nihayet, “Kûfe’nin en cesur savaşçısı” olarak nam yapmış Temim b. Kahtibe, durumu böyle görünce, onurunu korumak amacıyla Hüseyin’in (a.s) karşısına çıkabilme cesaretini gösterebilmişti. Imam Hüseyin bunu bir kılıç darbesi ile öldürdü.Ömer bin Sa´d askerilerini üçer,beşer Imamın üzerine gönderdi.Imam Hüseyin gelen tüm askerleri öldürdü.Ömer bin Sa´d öfkelenmiş ve askerlerine ateş püskürtüyordu.Kiminle savaştıgınızın farkında degilmisiniz? Bu insan Imam Ali´nin oğludur.Babası gibi kahramandır,bunu üçer,beşer kimse yenemez onu öldürmek için yüzlerce,binlerce yüzerine yürüyün ve hep bir den saldırınki onu yenin.

Imam Hüseyin bir yandan savaşıyor,bir yandan da şiir okuyordu

 

Bana Aliyy-ul Mürtaza oğlu derler

Bir gün iftihar lazım gelse

Bu şeref bana yeter!

Saldırın, vurun, yıkın bakalım

Gün gelir, bu devran da biter

Kimi içinölümyazılmışbugün

Savaşacaklar ve ölecekler

Oysa arkanızda bir dünya daha var

Ahiret durağı ve zamansız mahşer

Ancak siz bugün çağırdınız

Ahiretinizi, hesabınızı ve ateşinizi

Kısa bir hayat ve ebedi tercih

Önce amel ve şimdi mahşer!

 

Düşman Imam Hüseyin ile savaşmanın ne kadar zor oldugunu görünce akıllarına bir fikir geldi ve saldırın çadırlara çadırlara saldırın Imam Hüseyin bu sözleri duyduktan sonra çadırlara dogru yöneldi.

 

Yüreği şimdi Ehl-i Beyt’i için çarpmakta olan bu şahsiyet, şimşek hızıyla çadırlara doğru ilerlerken bir yandan da düşman ordusuna bağırıyordu:

-Ey Ebu Süfyan’ın yandaşları! Dininiz yoksa, herhangi bir şeye de inanmıyorsanız, en azından insan olun; mert olun! Sizin aradığınız ve istediğiniz kişi benim, benimle savaşın! Şu kadınların ve çocukların hiçbir günahı yokken neden onlara hücum ediyorsunuz?

Kûfeliler, nihayet bu sözlerden etkilenerek geri çekildiler. Artık kısa bir süre için dahi olsa, kadınlar ve çocuklar rahat bir nefes alabilmişlerdi.Düşman hep bir anda Imam Hüseyin´in etrafını çembere almış kılıçla oklarla saldırıyorlardı.Imam Hüseyin bu bela çölünde çok zor durumda idi.Kendisine yardım edecek kimse yoktu.Peygamberin atından Kerbela´ın çöl toprağına düştü.Yerde havaya kalmak istiyorduki zalimler onu taşlamaya başladılar.Bir taş Imam Hüseyin´in başına hedef olmuş ve yüzü kanlar içinde kalmıştı.Imam Hüseyin söyle diyordu

-Ah ey dedeciğim, ey Muhammed, ey Ebu’l-Kasım! Ah ey babacığım, ey Ali! Ah ey Hasan! Ah ey Câfer! Ah ey Hamza! Ah ey Akıl! Ah ey Abbas! Ey gurbet, ey susuzluk, ey kimsesizlik, ey dostların azlığı! Mazlum olarak öldürülüyorum; ceddimin Muhammed Mustafa olduğunu bildikleri halde nasıl bunu yapabiliyorlar? Susuz olarak boğazlanıyorum; babamın Aliy’el-Murtaza olduğunu bildikleri halde nasıl bunu yapabiliyorlar? Beni yalnız bırakıyorlar; anamın Fatıma Zehra olduğunu bildikleri halde bunu nasıl yapabiliyorlar?

Zülcenah ise yarı bir şekilde havaya kalktı.Oradan uzaklaşmaya başladı ki askerlerde onu ganimet olarak almak için peşinden gittiler.onu yakalayıp getirdiler.Ömer bin Sa´d in emri ile onu serberst bıraktılar

Imam  aldığı darbenin etkisiyle ayılmış, zor da olsa gözlerini aralayarak karşısındaki düşmanını görebilmişti. Başından ak sakallarına doğru süzülen kanları silmeye çalışırken bir yandan da Malik’e seslendi:

-Allah’tan dilerim ki bundan böyle bana vurduğun elinle yemek yiyemeyesin, su içemeyesin; ey melun, Allah seni zalimlerle haşretsin!

O sırada Şimr de hızını alamayarak öfkeyle askerlerine çıkıştı:

-Ne yaptığınızı sanıyorsunuz ey melunlar! Oyalanmayı bırakın da bir an önce bitirin Şimr, yine askerlerine seslendi:

-Ateş getirin, Hüseyin’in çadırlarını içindekilerle birlikte yakalım!

İmam, Şimr’e dönerek cevap verdi:

-Ehl-i Beyt’imi ateşe vermek için ateş mi istiyorsun? Allah da seni ateşe atsın!

O sırada Kûfeli melunlardan kırk kişilik bir grup meydana atılıp İmam’ın etrafında halka oluşturdu. Hüsayn b. Nümeyr, İmam’ın mübarek dudaklarına bir ok sapladı; Ebu Eyyub Ganevî, mızrakla göğsünün yukarısını yaraladı; Nasr b. Hurşe ve Amr b. Halife el-Câfî kılıçlarıyla İmam’ı ensesinden yaraladılar. Salih b. Vahab da mızrakla darbe indirince İmam tekrar yere yuvarlandı ve yerinden kalkamadı. Sinan b. Uns, yanına varıp başını elleri arasına aldı. Mızrağa bağladığı bir halka ile İmam’ın başını sıkıştırdı, sonra da mızrakla göğsünde derin bir yara açtı. Ardından torbasından bir ok çıkarıp yakın mesafeden İmam’ın karın boşluğunu nişan aldı. İmam, düştüğü yerden elini karnına götürüp oku çıkarmaya çalıştı. Onca yaradan sonra oku çıkaracak gücü kalmamıştı. Çıkarmaya çalışırken okun dışarıda kalan kısmı kırıldı.Imam Hüseyin havaya kalkacak gücü yoktu.Imam kanlar içindeki vucüdunu göremiyordu,gözlerini açmak icin kendini zorluyordu

Nihayet İmam da gözlerini açmıştı. Başını kaldırıp karşısında duran kimseyi iyice süzdü. Yüzü örtülüydü. Zaten gözlerine dolan kanlar nedeniyle de insanları seçmede oldukça zorlanıyordu.

Şimr, İmam’ın düşmanlarını dehşete düşüren haşin bakışlarına hedef olmadan bir çırpıda üzerine çullandı. Ayaklarını iki tarafa salıp ensesine oturdu. Sonra da öfkeyle seslendi:

-Ben az önceki korkaklara benzemem; seni öldürmek, benim için bir şeref olacak!

İmam yerinden doğrulamayacak kadar takatsizdi. Sırtında oturan Şimr melununu muhatap alarak konuşmaya başladı:

-Ey yabancı! Oturduğun yerin Resulullah’ın bûsegâhı olduğunu biliyor musun?

-Beni tanımıyorsun galiba?

-Kimsin sen?

-Bana Zülcevşen oğlu Şimr derler.

-Peki, sen beni tanıyor musun?

-Çok iyi tanıyorum: Sen Murtaza Ali oğlu Hüseyin’sin; annen Fatıma Zehra, ceddin Muhammed Mustafa (s.a.a), ninen de Hatice’dir.

-O halde vay haline! Beni bu denli tanıdığın halde nasıl öldürmeyi düşünebiliyorsun?

-Muaviye oğlu Yezid’in vereceği hediyeler için!

-Senin katında ceddim Muhammed’in şefaati mi daha değerlidir, Yezid’in hediyeleri mi?

-Bilesin ki, benim yanımda Yezid’in hediyeleri, ceddin Muhammed’in şefaatinden daha değerlidir!

-Madem beni öldüreceksin, bir içimlik su ver öyleyse!

-Yemin ederim ki, ölümü tatmadıkça su içemeyeceksin! Hem siz iddia etmiyor musunuz; “Babam Ali Kevser Havuzu’nun sahibidir, onu seven Kevser Havuzu’ndan su içer” diye? O halde sen de sabret, pek yakında babanın elinden su içersin!

-Sabrederim, ancak ölmeden önce yüzünü göster bana.

Şimr, İmam’ın üzerinden kalkıp karşısına geçti, elini yavaşça suratına götürdü. Çatık kaşlarını, keskin gözlerini Hüseyin’in (a.s) kızıl simasında sabitleştirip öfkeli bir edayla yüzündeki örtüyü açtı. Saçları domuz kılı kadar dik ve sertti. Suratı ise adeta bir köpek suratını andırıyordu. Bu çirkin simayı gören İmam, yüzünü gökyüzüne çevirerek cevap verdi:

-Ceddim Resulullah (s.a.a) doğru söylemiş!

-Ne söylemiş ceddin benim hakkımda?

-Resulullah, babama “Oğlun Hüseyin’i domuz saçlı, köpek suratlı biri öldürecek!” diye haber vermişti.

Şimr, bu cevaba oldukça öfkelenmişti. Aynı edayla cevap verdi:

-Yemin ederim ki, ceddin Resulullah beni köpeğe benzettiği için başını bedeninden ayıracağım!

Simr.Yezit´den alacagi hedileri düsünerek Imam Hüseyin´in o kutsal insanın başını vucüdunu ayırmıştı.Imam Hüseyin Şehitlerin efendisi olarak çok sevdigi ailesine kavuşmuştu.

-Müjdeler olsun ey emir, işte Şimr ve işte Hüseyin’in başı!..

-Allah-u ekber, Allah-u ekber, Allah-u ekber!

-Müminlerin emiri Yezid’e hediyemiz olsun!

Oysa ki, geride kalan başsız beden hâla can çekişiyor, yerde kıvranıyordu. Peygamber yadigârı Hüseyin (a.s), Yezid’e karşı geldiği için kâfirlikle itham edilmiş; anasının, babasının, dedesinin, ninesinin ve kardeşinin onunla olan nesep bağları göz ardı edilmiş; Resul-u Ekrem’in ihtiramı ayaklar altına alınmıştı. Yezid gibi bir zina zadeyi “müminlerin emiri” diye anan bu halk, Hüseyin’in katledilişini, bir kâfirin ortadan kalkması manasına getirerek ardından “Allah-u Ekber” şiarlarıyla sevinçlerini dile getirmişti. Onlar zahirde seviniyorlardı ama, Ehl-i Beyt’in ağzından kesinlikle yalan çıkmadığına da imanları vardı. İmam’ın “Benden sonra çok az bir süre yaşayacaksınız” sözü, onların kulaklarında yankılanıyor; akıbetlerinin nasıl olacağı, yakın gelecekte başlarına ne geleceği korkusu hepsini tasalandırıyordu.

Güneşin batmak üzere olduğu gurup vaktinde bedenin sakinleşmesiyle birlikte gökyüzü kızıllaşmaya, tufanlar esmeye, yer sarsılmaya başlamıştı. Hüseynîlerin ardından ganimet toplama hevesine kapılan Kûfeliler, bir an için kıyametin koptuğunu sanmışlar, korkularından ne yapacaklarını şaşırmışlardı.

Mûsa'nın (a.s) dinine iman getirdiklerini söyleyen İsrailoğulları, imandan sonra tekrar küfre yüz çevirdiklerinde Hak Teala tepelerine Tur Dağı'nı yüceltmiş, üzerlerine yıkmakla onları tehdit etmişti. Korkudan secdeye kapanan İsrailoğulları, bir yandan tövbe ederken diğer bir yandan da dağı gözetliyorlardı. Gökyüzünün aydınlandığını ve Tur Dağı'nın üzerlerinden kalktığını gördüklerinde tekrar bildiklerini okumuşlar, küfürlerini yine izhar etmişlerdi. Ne var ki Allah, bu küstahlıklarını cevapsız bırakmamış, ikinci bir belayla onları cezalandırmıştı.

Şimdi de Kûfeliler böyle bir belayla karşı karşıya geldiklerine inanıyorlardı. İçlerinden gizli gizli tövbe edenler bile vardı:

-Allah'ım, bizi bağışla!

Imam Hüseyin Şehitler kervanındaki yerini alınca.Ganimet alma yarısına giren askerler Çadırlara saldırıya geçtiler.Simr çadırda hasta yatan Imam Zeynel Abidin´i öldürmek için saldırıya geçti.Zeyneb ana kendini Imam Zeynel Abidin´in yüzerine atarak ne istiyorsun bu masumdan görmüyormusun ki hasta ve daha çocuk,Simr öldürmek için kararlı idi.Bir rivayete göre Imam Zeynel Abidin´i öldürmemesini söyleyen Ömer bin Sa´d in emrine uyarak onu öldürmedi.Ehli-Beyit yarenlerinin içinde kaldıkları bu korkunç olay çok acı vericidir.Askerler ganimetleri aldıktan sonra Ehli-Beyit yarenlerini esir olup onlar zincilere bağlayıp Küfe´ye götürdüler.

Başka bir Rivayete görede Ehli-Beyit yarenleri anadan dogma yapılarak develer yüzerinde Küfe´ye götürüldü.Şehitlerin o yüce başlarını mızraklarının ucuna katan askerler Küfe yolunu tuttular,ama Ömer bin Sa´d Kerbela´da kalarak savaşta ölen askerlerini topraga gömdü.Fakat Ehli-Beyit şehitleri ise çıplak halde kanlar içinde öylece bırakılmış sadece başları alınmıştı.

Mekke´de bulunan Hristiyan biri,Müslüman bir kıza aşık olmuştu.Bu aşk karşılıklı idi.Fakat Hristiyan oldugu için kız ona verilmiyordu.Tam 70 Kez kızı istedi ama,verilmedi.Bir kez daha istemeye gittigi zaman Müslüman biri olarak gitti ve kız kendisine verilmişti.Dügün hazırlıkları yapılmaya başlanılmıştı.Bu adam kulagına devamlı bir sesler geldigini ve birşeyler duydugunu söylüyordu.Imam Hüseyin´in yok mu bana yardım eden sözleri idi .Adam dügün günü nikah kıyma esnasında bu sözleri tekrar duyunca,dügünü bırakıp atına binerek Küfe´ye dogru yola çıkar,çok gittikiten sonra önüne çıkan insanlara Imam Hüseyin´i sorar insanlar onun Küfe´de degilde Kerbela´da oldugunu söylerler aylarca gidilecek yolu 7 günde alır.Ama gitiginde ide Kerbela olayı olmuş ve bitmiştir.Bu insan çok sevdigi birisini bırakıp Imam Hüseyin´e yardıma gelmişti.

İmam Hüseyin' in şehadeti, Adem Peygamber' in bağışlanması ,Nuh Tufanı' nın başlanması, Yunus Peygamber' in balığın karnından çıkması İbrahim Peygamber' in Nemrut' un ateşi yanmaması, İdris Peygamber'in göğe çıkarılışı, Yakup Peygamber' in oğlu Yusuf Peygamber' e kavuşması Yakup Peygamber' in gözlerinin tekrar görmeye başlaması Yusuf Peygamber' in atıldığı kuyudan kurtulması , Eyüp Peygamber' in sağlığına kavuşması Musa Peygamber' in Kızıldeniz' i asası ile delip geçmesi , Firavun' un Kızıldeniz' de boğulması , İsa Peygamber' in doğumu, İsa Peygamber' in göğe alınışı"

Sevgili Canlar

Muarrem ayı eski takvime göre ilk aydır.Bu ay içerisinde savaşmak ve kan akıtılması yasaktır.Her kimki Imam Hüseyin ve Ehli-Beyit sever bu ay bizim için çok kutsal ve matem bir aydır.Bu ay içerisinde dügün,nişan,sünnet gibi olayların yapılmaması gerekir.Ben Küçük iken dedemden gördügüm şeyleri size anlatayım.Dedem her Muarrem ayı geldigi zaman saç,ve sakal tıraşı olmazdı.Agzına bir damla su aldıgı görmek imkansızdı.On iki gün boyunca oruç tutar ve dua eder,gözyaşı akıtırdı.Bize yani bütün orda olan torunlarına bu Kerbela olayını anlatır,ve bizimde fazla su içmemizi ve dışarıda oynamamızı istemezdi.Rahat bir yerde yatmaz aksine tahtalar yüzerinde yatardi.Bu ay içerisinde çok perişan bir durumda kalırdı.Imam Hüseyin´i anlatmak imkansızdır derdi.Imam Hüseyin´in Allah katında en büyük bir kurban oldugunu dile getirirdi.Ve devamlı Asure günüde Kurban keserdi.

Bizlerde bu yolda elimizden gelen imkanı göstermemiz gerekiyor.Yüce Peygamberimizin degerli tornu Imam Hüseyin bu yolda Şehit olmuştur.Bize düşen görev bu olayı bilmemiz araştırmamız,ve çocuklarımıza,gençlerimize ögretmektir.Nasıl Ulu Ozanlarımız Anadoluya On iki Imamların isimlerini ve hayatlarını yaymışlarsa,bizlerde bu kutsal isimleri ve onların yüce yolunu ögrenip,bilmeyenlere ögretelim,


Ah Hüseyin Vah Hüseyin

Alemlerin serverisin                                
Ah Hüseyin, vah Hüseyin
Şehitlerin serdarısın
Ah Hüseyin, vah Hüseyin

Hasan, Hüseyin'in yari
Muhammed'in gözü nuru
Hem Ali'nin yadigarı
Ah Hüseyin, vah Hüseyin

Zuhur oldun İmam Zeynel
Muhammet Bakır'dan evvel
Didene yanayım gönül
Ah Hüseyin, vah Hüseyin

İmam Cafer'dir yarimiz
Musa-i Kazım şahımız
Budur şems ile mahımız
Ah Hüseyin, vah Hüseyin

Ali Musa ilim hüner
Muhammet Taki el sunar
Hüseyin'im deyip yanar
Ah Hüseyin, vah Hüseyin

Ali Taki, Hasan Asker
Muhammet Mehdi ser-defter
İmam-ı Seyyid-i ekber
Ah Hüseyin, vah Hüseyin

Pir Sultan haber ver dosttan
Bülbül ötüyor kafesten
Hem gül ağlar, hem gülistan
Ah Hüseyin, vah Hüseyin

 

 

Ey Yezit Sen Neden Yeldin

Ey Yezit sen neden yeldin kastıma
Erdebil'de Şah Safi'den buyruğum
İlettin Urum'a çoban eyledin
Sırtımdaki alet midir çağlığım

Mağripten de çatal nurlar doğarsa
Mümin kula Hak rahmeti yağarsa
Hasan Hüseyin bana sahip olursa
Yanımdakine çok olur eyliğim

Ol İmam Zeynel'e merdan uyarsa
İmam-ı Bakır'dan içer ayarsa
İmam Cafer buyruğunu duyarsa
Anın için Hak yanında baylığım

Musa Kazım ciğerimi yakıyor
Irmaklar Cennet'te kevser akıyor
Aslımız İmam Rıza'ya çıkıyor
Muhammet Ali'ye vardır soyluğum

Taki Naki'ye iradet getirdiğim
Düldül oldum Şah Ali'ye götürdüm
Yöğrük oldum üç yaşında satıldım
Kimseler de bilmez benim taylığım

Pir Sultan Abdal'ım alır satarım
Askeri Mehdi'ye meyil katarım
Mansur olup şu cihanı atarım
Her ağaçta olmaz benim yaylığım

İmam Hüseyin 2

Gündüz hayalimde gece düşümde
Her derdime derman İmam Hüseyin
Yılın on'ki ayın seherlerinde
Her dertlere derman İmam Hüseyin

Dividim var kalem tutmaz elimde
Hakk'ın kelamın okurum dilimde
Muhammed'in sancağının altında
Mazlum mazlum duran İmam Hüseyin

Aşk kitabın Huda bana gönderdi
Gökten Cebrail de yere indirdi
Yezitleri cehenneme gönderdi
İblis çıkmaz ordan İmam Hüseyin

Hatice rehberi divanda bir yar
Fatma Ana ağlar hem saçın yolar
Hak bir terazidir mizanın kurar
Şehit donu giyen İmam Hüseyin

Pir Sultan ne güzel bulmuş yerini
Ben pirime kurban verdim serimi
Muaviye oğlu mülcem soyunu
Sürelim dergahtan İmam Hüseyin

İmam Hüseyin 3

Türbesin üstünü nakşeylediler
Gel dinim imanım İmam Hüseyin
Seni dört köşeye baş eylediler

Gel dinim imanım İmam Hüseyin
Yetiş carımıza İmam Hüseyin

Muhammet Ali'nin çeşm-i çırağı
Erenler bağının bir gülü bağı
Ciğerler paresi gönül durağı

Gel dinim imanım İmam Hüseyin
Yetiş carımıza İmam Hüseyin

Akan sular gibi akasım gelmez
Şehrine girersem çıkasım gelmez
Cahilin yüzüne bakasım gelmez

Gel dinim imanım İmam Hüseyin
Yetiş carımıza İmam Hüseyin

Senin aşıkların yanar yakılır
On' ki İmam katarına katılır
Bunda münkirlere lanet okulur

Gel dinim imanım İmam Hüseyin
Yetiş carımıza İmam Hüseyin

Pir Sultan'ım eydür erenler nerde
Çalısız kayasız bir sahra yerde
Kerbela çölünde kandilde nurda

Gel dinim imanım İmam Hüseyin
Yetiş carımıza


İmam Hüseyin

Kalktı sökün etti Kufe şehrinde

Şehitler serveri ülker mekani

Duramazdı ol yezidin kahrinden

Seferim var deyü gelirdi ünü

 

Imam Ehli-Beytin yanına aldı

Kerimesi Zeynep Kufe´de kaldı

Gözlerinden yas yerine kann geldi

Ağlayu ağlayu hublar civani

 

Ötüyor borular çalınır naylar

Al yeşil sancaklar gün gibi parlar

Gülbengi çekilen ulular pirler

Cümlesi de oldu yola revani

 

Kerbela´ya vardı otağın kurdu

Cenk erbabı olan başına derdi

Hayır himmet edip nasihat verdi

Hiç kimseye baki degil bu fani

 

şam şerifte otururdu ol Yezit

Bakardı askeri görürdü gayet

Çağırdı şemr´ecek askeri künbet

Gamı gayret ile sayarsın nanı

 

Ol Yezid´in bir evladı var idi

Gayetten pehlivan ismi Har idi

Her manada imamları görürdü

Hiç kimseye irşad etmezdi onu

 

Oglan babasına baba baba der

Asker gönderdigin o nasil bir er

Babası der Türabi´den kıl hazer

Ara yerden kaldırayım men anı

 

Oglan babasına der baba körsün

Hemi körsün hemi gayet inkarsin

Yarın sefaati kimden umarsın

Dane düsünmezsin ulu divani

 

Babası ogluna gayet kaldı

Oglan babasına lanet okudu

Oglanın ervahı ezel pek idi

Erişti hidayet buldu imanı

 

Oglan der kime edeyim ol bana

Hak için bir kılıç çalayım sana

Ahrette sefaat o der bana

O zaman oglan dönderdi dümeni

 

 

Sıgındı Sübhan´a bindi bir ata

Çok ok ucurdular gelmedi hata

Kerbela cölünde erişti zata

Öptü secde etti tuttu damanı

 

Imam der oglana Kanden gelirsin

Kafirin ordusunu nerden bilirsin

Sormak ayip degıl nerden gelirsin

Dost mu düşman mısın bileyim seni

 

Oglan der ki ben Yezid´in ogluyum

Lanet babama ki sana baglıyım

Şahım ağıdımı sana ağlayım

Asla dostum etme bize gümanı

 

Egledi destini pa bus eyledi

Babasinin ettigin bir bir söyledi

Ismi Har idi degişti Hur oldu

Gayetten sevdiler ol pehlivani

 

Öyle derken ordan yürüdü Semir

Çekmiş askerini hep tabur tabur

Titredi o tenler kalmadı sabır

Oglan der ibtida menim meydanı

 

çıkmış meydanlara bir yigit döner

Silahsorluk çoktu oglanda hüner

Çağırdı şemir´e gel ileri gel

Sana göstereyim dindarı dini   

Semir der ki sağ sağ tutmalı

Öldürmeli değil ceza etmeli

Bunu sağ babasına iletmeli

Gayetten çok olur serre inamı

 

Öyle derken şemir yürüdü ordan

Biri besi değil kamusu birden

Oglan eytti dedi Sahi Merdan

Sanarsın bir kıyamet koptu tufanı

 

Oglan bir cenk eder idi meydanda

Atı kendi beyaz idi alkanda

Susuzlukta takat kalmadi anda

Vire vire derler idi amanı

 

 

Ah Ali Abbas bir pehlivan vardı

Aldı kırbasını suya daldırdı

Anladı kırbayı suda deldirdi

Gördü üç bes kafir koptu hemani

 

Kafiri görünce dolastı payı

Ik ellerin kesti ol Mervan soyu

Egildi dişiyle tuttu kırbayı

Geldi buldu ordu-yı humayunu

 

Münin kullar çagirisur su deyü

Yezid der tabi ol vereyim suyu

Mümine farz oldu Muarrem ayı

Belli olur yahşi ile yamanı

 

Kafirler şehit etti ibtida Hur´ı

Imamlar getirdi yıkadı anı

Dediler Hüseyin´e durmuyor kanı

Bağlayın balakım astar nişanı

 

Ol imamın kucağında Al Asker

Dedi kafir şu masuma bir su ver

Öyle derken kucaginda urdular

Artı şehriban ana´nin efganı

 

Kafirler sehit etti Al Askeri

Gökte ağlaştı hem melekler

Bize ruhsat vermez perverdiğarı

Imam kahirlendi ağladı günü

 

Hakk´in emri ile gelirdi vahib

Gösterdi kesveri içmedi muhib

Emir bize Hak´tan böyle beheyit

Kamu belli olur mahser günleri

 

Ebülkasım imam Hüseyin kaldı

Kasım emmisinin yanına geldi

Yetmiş üç pehlivan hep şehid oldu

Ne yaman kast etti kafir Mervani

 

Yeşil hat çekilmiş yazılmış yazı

Ibtida Hüseyin´in Kasım´a sözü

Kurbanlık içinmiş ol emlik kuzu

Kurbanlık önünde vereyim seri

 

Kasim emmisinin yanına geldi

Emmisi söyledi sükuta vardı

Kasım ayak ayak geride durdu

Çıkardı kolunda söktü pazbandı

 

Kasım emmisinin yanına geldi

Çıkardı nameyi eline sundu

Biraderi yazmış okuyup bildi

Vasiyet tutmak gercek nişanı

 

Bu Hakk´ın emridir böyle göresin

Zeyneb´i Ebülkasim´a veresin

Bu emenetleri böyle göresin

Eger biraderim seversen beni

 

Kerimesin hem Kufe´den getürdü

Getürdü de Ebülkasım´a verdi

Ber murad olmadan bir cenge girdi

Savaş arasında oldu dügünü

 

El eli görmedi etek etegi

Serilice kaldi anin yatagi

Ahrette cem olarak ballar petegi

Ahrette kavuştura yaradan Gani

 

Gelmiş meydan ister adu vü bi din

Askerin varmıdır gönder Hüseyin

Aradan kesecegim Ali´nin soyun

Ben Allah´tan arar idim bu günü

 

Imdadina geldi caferi ceni

Başında var idi yüz bin ecinni

Emreyle Hüseyin koymıyak canı

Ne yaman kast etti kafir Mervanı

 

Çekilin meydandan böyle yaramaz

Siz görürsüz anlar sizi göremez

Siz urursuz anlar size uramaz

Hak katında kabul değil bu yanı

 

Emr eyle adem donuna girelim

Karşısına görünerek varalım

Anlar bizi biz anlara uralım

Düşürelim yolumuza bir kanı

 

Cekilin Meydandan size emir yok

Ben edemiyorum emr etmiyor Hak

Hak emreder ise bana asker cok

Neyleyim ecinni istemem cinni

 

Gelmiş meydan ister adu-yu şemir

Ya basını Hüseyin ya dinimi gir

Lanet dinine de sana da kafir

Imam kahirlendi ağladı günü

 

Zülcenac´e bindi Hüseyin sürdü

Darbına dayanmaz böyle beş ordu

Her çalışta yüzbin kafiri kırdı

Nettin Al Askeri neyledin hani

 

Hakk´in emri ile Cebrail geldi

Elini sana devsür mahsere kaldı

Kafirler çevirdi ortaya aldı

Alkanin icinde kaldi Hüseyin

 

Ortaya aldılar Imam Hüseyin´i

Mümin müslim koyun gibi meleşti

Kuran okuyunca ol kesik başı

Ses verdi zemini bilmem asmanı

 

Imam Zeynel kücük idi o zaman

Gözden yere nikap bıraktı heman

On iki imam silsilesin kesme el aman

Sen sakla sen bekle Gani Sübhani

 

Imam ehli beytin yesir ettiler

Develere bindirip Şam´a gittiler

Al yeşil giyip hali tuttular

Hep soydular ehli beyitin donunu

 

Varıp  o Yezit´in karşısında durdular

Kimi dava kılıp ah vah çektiler

Duvar dibinde uryan büryan kaldilar

Kafir düştü gördü ol fahr-i hanı

 

Düştü görünce titredi tenleri

Hep verdiler ehli beyitin donları

Medine´ye gönderdiler anları

Ağlayu ağlayu ol Şehriban´ı

 

Şah Hatai´m kıssa burada tamam

Muhammed´e salavat versene hemen

Yol içinde ne çekti on iki imam

Derğahından mahrum etme seveni

 

 

Şah Ismail´in Kerbala ile ilgili

Yazmış oldugu Deyiş Kerbala

Facıyasını nasıl büyük bir acı oldugunu bizlere açıkça gösteriyor Hür şehit düştügü zaman kanlarının durdurmak için Zeyneb ana kendi başörtüsünü Hür´ün vucüdüna baglar ve öylece topraga verilir.Şah Ismail kurmuş oldugu büyük Alevi devleti olan Safevi devletinin ordusu ile o toprakları alır.Ve konuyu çok merak etdigi için Hür Bin Yezit Riyaha´nın mezarını actırır.Zeyneb ananın başörtüsünü gördügü zaman ben çok büyük bir hata yaptım der ve o günden sonra Şah Ismail Hatayi olarak anılır.

 

 

 

 

 

 

 

 

.


Evliyalar Şahi Imam Hüseyin ile Kerbela çölünde Şehit olanlar

 

Şah Hüseyin Kerbelaya varmadan önce Müslim Akily ile Şehit olanlar

 

1 Müslim bin Akily

2 Muhammed bin Müslim Akily

3 Ibrahim bin Müslim Akily

4 Meşkur   ( Akily oglularini zindandan kurtaran zindanci)

5 Hani ( Müslim bin Akily´i evinde saklayan)

6 Muhammet bin Kesiyr

7 Mahdum Bin Muhammet Kesiyr

8 Kays bin Arabi

9 Gülam Selam (Basra´da Şehit oldu)

Kerbela´da Imam Hüseyin ile Birlikde Şehit olanlar

 

1 Hür bin Riyah                                                       36 Cebave bin Haris

2 Ali bin Hur                                                           37 Ömer bin Cebave 

3 Urve bin Gulam Hur                                            38 Muhammed bin Mikdad

4 Mis´ab bin Riyah Hur                                          39 Abdullah bin Deccane

5 Abdullah Arm bin Kelbi                                      40 Saad bin Gulam Mevley-i Ebu Talip

6 Berir bin Hasini Hamadani                                  41 Kays bin Rebia

7 Veheb bin Kelbi                                                   42 Sit bin Seyyid

8 Ömer bin Halil                                                     43 Ömer bin Ferrat

9 Halil bin Ömer                                                     44 Müslim bin Hammad

10 Said bin Hanzala                                                45 Abdullah bin Müslim Akily

11 Ömer Abdullah Muhyi                                       46 Cafer bin Akily

12 Vekkas bin Malik                                              47 Abdurrahman bin Meczub Ilahi Sarib

13 Serih bin Ubeyd                                                48 Muhammed bin Abdullah Cafer

14 Müslim bin Avsece                                           49 Muhammed bin Avf Abdullah

15 Mahdum bin Müslim                                        50 Avn bin Avf

16 Hilal bin Raf´i                                                  51 Abdullah bin Imam Hasan

17 Abdurrahman bin Abdullah                             52 Muhammed bin Enes

18 Yahya bin Müslim Mazeni                               53 Sa´d bin Deccane

19 Abdurrahman bin Ürve                                    54 Firuzan

20 Maik bin Enes                                                  55 Kasim bin Imam Hasan

21 Ömer bin Muta                                                56 Ebubekir bin Imam Hasan

22 Hasim bin Utbe Vakkas                                   57 Osman bin Ali

23 Fazl bin Ali Mürteza                                        58 Avn bin Imam Ali

24 Habib bin Mezahir                                           59 Abdullah bin Imam Ali

25 Hamza bin Harir                                              60 Celal Abbas bin Imam Ali

26 Zeyd bin Muhacir Cafi                                    61 Ali Ekber bin Imam Hüseyin

27 Enes bin Ma´kel                                              62 Ali Asgar bin Imam Hüseyin

28 Zehir bin Hassan                                              63 Imam Hüseyin bin Imam Ali

29 Cafer bin Müezzin

30 Yusuf bin Haris                             Kaynak Bektaşiligin iç yüzü ( s.286-287)

31 Maik bin Utbe

32 Faris

33 Hanzala bin Sa´d

34 Zeyd bin Ziyad Saabi                   www.merge.de.vu

35 Sa´d bin Abdullah

 

 

 


HIZIR iLYAS KiMDiR ?

Derviş Tur Dede

Tarihlere göre karşımıza eski isim “El-Hıdır veya El-Hadır” olarak çıkıyor. Bu isimler türkçede “Yeşil, yeşil dal veya yeşilliği çok olan yer” anlamına geliyor. Hızır’a neden böyle bir lakap verildiğini tarihler şöyle açıklıyor; gittiği her yere bolluk ve bereket getirdiği  oturduğu yer kuru da olsa altında otların yeşerip dallandığı, inanarak çağırılınca herkesi sıkıntılardan kurtardığı inancı toplumda yer ettiği için böyle anılıyor. Hızır’ı tanıtmak için önce Zülkarneyn olayını anlatmak zorundayız. Çünkü Hızır kimliği bu olayı anlatırken kendiliğinden ortaya çıkıyor. Kuran’ı Kerim’in Kehf suresinin 83. ayetinde şöyle başlıyor. “Ey Muhammed sana ZÜLKARNEYN’i sorarlarsa onu size anlatacağım de” 84. ayetinden, 99. ayetine kadar şöyle anlatıyor. “Biz onu mülk sahibi yaptık, lazım olan her şeyi ve bütün sebepleri izlettik.” 85.-86. ayette, “Birgün güneşin battığı tarafa gitti. Güneşin bir balçık gölünün arkasında battığını gördü. Orada yaşayan bakır renginde, kötülüklere saplanmamış insanlar vardı. Onu Hakk yolunu göstermeye memur ettik. 89. ayet; Zulkarneyn oradan doğuya gitti. Orada gördü ki üzerlerinde bir şey olmayan, çıplak, evleri olmayan bir insan topluluğu yaşıyor. Onlara da Hakkın birliğini tanıttıktan sonra, kuzeye gidiyor. Kuzeyde iki dağ arasında yaşayan, dilleri anlaşılmayan insanlara rastlıyor. O insanların yakınlarında yaşayan, YE’CÜC ve ME’CÜC denilen bir kabile tarafından devamlı rahatsız ve huzursuz edildiklerini, bunların şerrinden kurtulmaları için aralarına bir duvar yapılmasını söylüyorlar. Zülkarneyn bu duvarı da onların yardımıyla yaparak kavmi selamete erdirdiğini 98. ayete kadar anlatır. Fakat Hızır Ilyas’ın ZÜLKARNEYN peygamberin yanında veya aşçısı olduğunu yazmaz.

Yahudi ve Süryani kaynaklarına göre, ISKENDER ZÜLKARNEYN insana ebedi hayat bahşeden bir çeşme olduğunu alimlerden öğrenir. Bunu aramak için ordusu ile yola çıkar. Yollarda başına gelen çeşitli olaylar sebebiyle, askerlerini ve ordusunu kaybeder. Yanında yalnız aşçısı kalır. Karınlarını doyurup, biraz da istirahat etmeleri için bir çeşme kenarında konaklarlar. Ahçı beraberinde getirdiği yiyecekleri hazırlamak için çeşmenin başına gider, orada azıkları olan tuzlu kuru balığı yıkamak ister. Fakat balık suya değer değmez canlanır ve suya atlayıp kaybolur. Aşçı bu suyun aranan hayat çeşmesi olduğunu anlayıp bir miktar su içer ve geri döner. Başına gelenleri Zülkarneyn’e anlatır. Zülkarneyn de aynı çeşmeden su içmek için kalktığında, çeşmeyi yerinde bulamaz.

Islami kaynaklardaki mevcut metinler şöyle özetliyor: Nuh Peygamber’in torunu Yuha’nın soyundan gelen Iskender’i Zülkarneyn, ebedi hayat veren, insanüstü güç kazandıran, bir hayat çeşmesinden bahsedildiğini duyar ve bunu aramaya karar verir. Rivayetlere göre Allah bunu Sam’ın soyundan birine nasip edecektir. Zülkarneyn halasının oğlu olan, Hızır diye anılan Ilyas ile beraber askerlerinin refakatında yolculuğa başlar. Bir müddet hayli meşakkatten sonra, duydukları hayat çeşmesinin yeri olan karanlıklar diyarına gelirler. Çeşmenin yerini aramak için, Zülkarneyn bir tarafa, Hızır bir tarafa gider. Bu zaman içerisinde, uzun maceralar ve tehlikeler yaşanır, günlerce yol alınır. Bir gün Hızır ilahi bir ses duyar ve bir “nur” görür. Bunların kendini çektiği yere gidince de, orada Hayat Çeşmesi’ni görür. Suyundan içer ve yıkanır. Böylece hem ebedi hayata kavuşur, hem de insanüstü güç ve kabiliyetler kazanır. Sonra Zülkarneyn ile karşılaşır ve durumu ona anlatır. Çeşmeyi arasalar da bulamazlar. Zülkarneyn kaderine razı olur ve bir zaman sonra ölür.

Birçok kaynakta Hızır’ın yaşadığı devir hakkında değişik fikirler vardır. Hızır’ın Hz. Ibrahim zamanda, onunla yaşadığını öne sürüyorlar. Önemli olan da Hızır’ın, Musa Peygamber gibi birisine, Allah’ın verdiği gizli bir ilmi öğretmekle vazifeli olması, bir takım ilim adamlarının çeşitli iddilarını kanıtlamış oluyor. Işte çok eskiden şu (F.W. Hasluk-Warren S. Walker- Henri Corbin) gibi ilim adamları, Hızır’ın şahsında, ilk çağda olduğu gibi, “Bitki Tanrısı” olarak görmek istemişlerdir.”

Tasavvuf tarihinde, özellikle Hallac’ı Mansur üzerinde yaptığı bilimsel araştırması ile tanınan Fransız bilim adamı louis Massignon, en güzel değerlendirmeyi yapmıştır. Ona göre işaret edilen üç olay, Islam dinine önemli üç mesaj vermektedir. Birincisi; bütün kalpleri ile kendilerini Allah’ın iradesine teslim eden iman sahiplerinin üstünlüğüdür. Ikincisi; Musa’nın karşısına çıkarılan manevi kılavuz durumundaki, ilahi takdirin sırlarının insanlar tarafından çözülmeyeceği ispatıdır. Üçüncüsü; buna rağmen insanın kendini buna karşı koymaya çalışmaktan alıkoyamadığını, mükemmel bir tarzda ifade etmiştir.

Evela Kur’an ayetlerinden yola çıkalım. En’am suresi ayet 85. “Zekeriyya’ya, Yahya’ya, Isa’ya, Ilyas’a da öyle hidayet verdi’ki, onların hepiside salihlerdendi”.
Saffat suresi ayet 123. “ Ilyas’da süphe yok ki, gönderilmiş Peygamberler’dendi”. Ayet 124. “o vakit kavmine, siz Allah’dan korkmazmısınız demişti”. Kehf suresi ayet 65. “Musa! Katımızdan kendisine bir hamet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz, salih kullarımızdan birini buldu.” Ayet 66. “Musa ona: sana öğretileni, bana hayra götüren bir bilgi olarak ögretmen için, peşinden gelebilirmiyim? dedi.” Ayet 67-68. “ O; doğrusu sen benim yaptıklarıma dayanamazsın, bilgice kavrayamadığın bir şeye nasıl dayanabilirsin?”

Kur’an’ı Kerim’de, Hızır Ilyas’ın, Musa peygamber’e ilmi Ledun’u (Allah’ın Sırrı’nı) öğrettiğini uzun uzun anlatıyor. Musa Peygaber’e Mürşid’lik yaptığını açıklıyor.

Hızır Ilyas’ın Peygamber olduğunu tastikliyor. Peygamberler Allah’ın emirlerini kullara getirdikleri için, Allah’ın elçileri anlamında. “NEBI” diye anılırlar. Onun için de bir ismi Hızır Nebi’dir.

Hz. Hızır! Peygamber oluşuyla Nebi’dir. Allah’ın bütün sırlarına vakıf olmasıyla ve ölümsüzlüğü ile Velidir. Yalnız Veli’ler, tek olan bütünün tüm sırlarına sahiptirler ve onlarm Hakkın cemalinin aynasıdırlar. Biz inanıyoruz ki; Hızır Nebi! Allah’ın kendini, evrende insan sıfatında yansımasıdır. Çünkü, insanların gönlünde öyle bir makam kurmuş ki, Allah’ın bütün vasıflarının ondan tekmil olduğuna bütün insanlar inanıyor. Ne diyorlar? Hızır Nebi gittiği her yere, sağlık, mutluluk, bolluk, bereket götürür. O zaman düşünelim! Mutluluğu, sağlığı, bolluğu, bereketi kimden isteriz? Yüce Allah’dan istemiyormuyuz? Eğer Allah’da bunları Hz. Hızır vasıtasıyla da veriyorsa; yorumunu size bırakıyorum.

Hızır Ilyas’ın Kuran’ı Kerim’e Göre Peygamberliği

En’am süresi Ayet 85. Zekeriyya’ya Yahya’ya, Isa’ya, ILYAS’a da böyle hidayet verdik. Onların hepside salihlerdendi. Saffat suresi Ayet 123.:“Ilyas’da şüphe yok ki gönderilmiş peygamberlerdendi.” Ayet 124.:“O vakit kavmine şöyle demişti; siz Allah’tan korkmazmısınız.”

Tasavvufi Görüşle Alevi Inancındaki Hızır

Iki denizin birleştiği yer, (Mema’ül Bahreyn’den) maksat ve anlamı, zahiri ilim denizi olan Hz. Musa ile, batını ilim denizi olan Hz. Hızır’ın birleşmesi, görüşmesi anlamında olan bu Hak’kın ilahi ve manevi gücüne, Aleviler şüphesiz inanırlar. Ankara’dan doğuya olan Kızılbaş Alevileri, yaşamış oldukları sıkıntılı kış günlerinde, kar ve fırtınaların yoğun olduğu 12. ve 1. aylarda, 2. ayın ortalarına kadar bütün ibadetlerinde özellikle Hz. Hızır’ı yardıma çağırırlar.

Ankara’dan doğuya olan vilayetlerimizde kışın kar iki veya üç metreye kadar yağar. Geçmiş zamanlarda karayolları denen bir teşkilat yoktu. Yollar hiçbir şekilde açılmıyordu. Halk köyden köye veya kasabaya, karı yararak yaya gidiyorlardı. Kar fırtınalarında yollarını şaşırıp, boğulanların haddi hesabı yoktu. Bu manevi güce inanan insanlarımız, böyle sıkıntılı anlarında Hz. Hızır’ı yardrıma çağırıp kurtulanlar çok olmuştur. Bu düşünce halk arasında çok yaygındır.

Buraya kadar Hızır Nebi’nin makamını, yerini ve değerini anlatmaya çalıştım. Işte bu sebepten dolayı, Alevi toplumu miladi takvime göre, her sene Ocak 15 ile ?ubat 15 arası her hafta 3 gün yöresel olarak oruç tutarlar. Böyle bir Nebi’nin ve Veli’nin insanlara umut kaynağı oluşuna, Cem ibadeti yaparak Hakka niyazda bulunurlar.

Bu inancın bir ferdi olarak diyorum ki, Alevi dernekleri bu yada, oruç tutulan günlerde, derneklerinde üyeleri için iftar yemekleri vererek, Hz.Hızır’ın Alevi inancındaki yerini ve kutsallığını gençlerimize anlatmaya çalışsınlar. Bu kutsal günlerimizdeki dini sohbetler, birlik ve beraberliğimizi pekiştirecek, insanlarımızı birbirilerine kaynaştıracak en uygun hizmettir. 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlıyan gecede, Hızır Aleyhi Selamın bütün dünyayı gezdiği gecedir. Bu gecenin özelliklerini, geçmiş senelerde Hızır ayındaki çıkan dergilerimizde, uzun uzadıya anlatmıştım. Onun için 6 Mayıs’a HIDIRELLEZ derler. Anlamı Hz. Hızır’ı anma günü, yani (Hızır Bayramı).

Cenabı Allah; bu toplumun inancına hizmet edenlerin emeklerini boşa vermesin. Yaptığımız ibadetleri, duaları kabul eylesin. Ben Derviş Dede olarak, şimdiden oruç tutan, ibadet eden, hizmet eden bütün bacılara ve canlara, Cenabı Rabbil Alemin’den hepinize sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum.
 

 

Eigene Webseite erstellen bei Beepworld
 
Verantwortlich für den Inhalt dieser Seite ist ausschließlich der
Autor dieser Homepage, kontaktierbar über dieses Formular!